• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Site Menüsü
Site Haritası

Deve Güreşleri

TÜRK KÜLTÜRÜNDE DEVENİN YERİ VE ÖNEMİ



İnsanların develeri evcilleştirmesi günümüzden 5000 yıl öncesine  uzanır. İlk olarak  Orta Asya’nın, iki hörgüçlü Bactrian develeri M.Ö. 3000 yılda evcilleştirilmiştir. Türklerin develerle ilgilenmesinin kökeni Orta Asya’daki kültürlerine uzanmaktadır. Türk kültüründe atın yanında deve de önemli bir hayvandır. Uluğ-Namazgahtepe’de M.Ö. 2250 tarihli deve kemikleri bulunmuştur. Ordos bölgesinde ortaya çıkarılan ve Hun Türklerine ait olan eserlerde deve resimlerine rastlanmaktadır.[1] İslamiyet öncesi Türk inancında buğra (erkek deve), ejder ve yırtıcı kuş gibi bir kahraman ongunuydu. Moğollarda ve Uygurlarda deve önemli bir ulaşım ve üstünlük aracıydı. Develerin uzun yola, sıcağa ve soğuğa, açlık ve susuzluğa dayanıklı olmaları nedeniyle uzak mesafeler arası taşımacılıkta kullanılmıştır. Devenin; eski Türklerde, Selçuklu ve Osmanlılarda, kısacası Türk tarihinin hemen hemen her döneminde, toplumun hem ticari hem de inançsal boyuttaki ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir rolünün olduğu bilinmektedir.[2] Tarihi kayıtlar, büyük kervan yollarının güçlü develerini Türklerin yetiştirdiğini gösterir. Bu nedenle deve ve buğra, Türklerin düşüncelerinin ve edebi verimlerinin derinliklerine işlemiştir. Deve, Türklerin hayatında o kadar önemli bir yere sahip olmuştur ki, halk inanışlarından edebi eserlere kadar halk bilgisi ürünlerinin pek çoğunda bu etkinin izlerini görmek mümkündür. Türk kültüründe develer günlük hayatın ve tolum geleneklerinin önemli bir ögesidir. Türk destanlarında deve sütünün bir şifa aracı olarak görülmesi; yemeklerden sonra edilen dualarda develer için de dilekte bulunulması; develerle ilgili pek çok atasözü, deyim ve bilmecenin varlığı; düğünlerde damadın deve arabasına, gelinin ise deveye bindirilmesi; kopuz gibi kutsal müzik aletlerinin yapımında deve derisinin kullanılması ve kutlu hayvanlardan biri sayılan devenin kurban olarak Tanrı’ya sunulması[3] gibi pek çok örnek, devenin Türklerin kültürel hayatında ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. Tarihçi Herodotos, M.Ö. 547 yılında Sardis yakınlarındaki savaşta Perslerin yük develerini ordunun ön saflarına dizerek, ünlü Lydia süvarilerinin atlarının develerin kokusundan ürkerek dağılmaları sonucu savaşı kazandıklarını söyler. Bu olay aynı zamanda develerin Batı Anadolu’ya gelişlerinin de resmi tarihi sayılır. Perslerle birlikte develer Orta Doğu’dan çıkarak Batı Anadolu’ya ve Avrupa’ya kadar gitmiştir. Düzenli deve süvarilerini ordularına dahil edenler Suriye’deki Selevkos kralları olmuştur. Deve süvarilerinin kullanıldığı ilk savaş ise M.Ö. 190[4] yılında Magnesia yakınlarında olmuştur. Develerin Roma ordusunda bir savaş gücü olarak kullanılmaları daha geç bir tarihtedir. İlk defa İmparator Traianus zamanında ayrı bir deve süvari birliği oluşturulmuştur. Bir yerden bir yere mal ve insan taşımak develerle yapılmıştır. Ortaçağda Türk devletlerinin İpek yolunun geçtiği bölgelere hakim olmaları deve kervanlarının devamlı geçtiği yerler haline gelmiştir. Selçuklular döneminde  her 20-25 km de yapılan kervansaraylar deve kervanlarının uğrak yerleri olmuşlardır. Osmanlılar döneminde ise deve önemini korumuş ve Yeniçeri ocağında “Cemaat-i Şütürbân “ adlı deve birlikleri kurulmuştur. Osmanlı sarayındaki has ahırda develer beslenmiş ve devecilere[5] “ Şütürbân ağa “ denmiştir. Osmanlı ordusundaki develerin sayısı toplam 5400 civarındadır ve deveciler cemaatinin başı olan subay ocağın “ katara “ ağalarından biridir. Osmanlı devletinin her yıl İstanbul’dan Mekke ve Medine’ye gönderdiği hediyeleri taşıyan develerdir ve bu develerin oluşturduğu kervana “ surre alayları “ adı verilmiştir. Çelebi Mehmet ile başlayan, Fatih sultan Mehmet ile resmi devlet geleneği olarak tescillenen, Yavuz Selimle birlikte kuralları belirlenen bu güzel gelenek Sultan Mehmet Reşat dönemine kadar asırlarca sürdürülmüştür. Develer Anadolu insanının en önemli göç hayvanlarından biridir. “ Göç olayı “ Yörüklerin toplumsal yaşamında özel bir öneme sahiptir. Özellikle yayla göçleri Yörüklerde ayrı bir coşku yaratır. Göç sırasında en güzel giysiler giyilir, develer süslenir, göçmekte olan obanın ihtişamı sergilenirdi. Yörüklerin sahip oldukları en değerli varlıkları sürüleri, develeri, atları, çadırları ve dokumalarıdır. Günümüzde deve güreşlerinin ödülünün de “ halı “ olması anlamlıdır. Göç dönemlerinde prestiji sağlamak amacıyla katarın en önüne konulan devenin yükü kırmızı kilim ya da halı ile örtülürdü.[6]

[1] Doç. Dr. Vedat Çalışkan, Bir dünya kültür mirası Anadolu Devecilik Kültürü ve deve güreşleri, İncirliova Belediyesi Kültür yayınları, 2016 Ankara, Bölüm 1 s:9

[2] Prof. Dr. Metin Ekici, Türklerde Devecilik Kültürü ve Deve Güreşleri, I. Uluslar arası Selçuk Deve Güreşleri ve Devecilik Sempozyumu, 2016 Selçuk, Cilt I, s 10

[3] Bahaddin Ögel, Kaynakları ve Anlatımları ile Destanlar, Türk Mitolojisi II, Ankara 2002, Türk Tarih Kurumu

[4] Doç. Dr. Reyhan Körpe, Develerin Batı Anadolu’ya ilk gelişleri ve Antik çağ ordularında deve kullanımı, 1. Uluslar arası Selçuk Devecilik Kültürü ve Deve Güreşleri Sempozyumu, 2016 Selçuk, s 47

[5] Doç. Dr. Vedat Çalışkan, Bir dünya kültür mirası Anadolu Devecilik Kültürü ve deve güreşleri, İncirliova Belediyesi Kültür yayınları, 2016 Ankara, Bölüm 1 s.15

[6] A.g.e. s 16

EGE BÖLGESİ GELENEKSEL DEVE GÜREŞLERİ



Ülkemizde geleneksel olarak sürdürülen deve güreşlerinin ilk defa bundan iki yüzyıl kadar önce Aydın ilimizin İncirliova ilçesine bağlı Hıdır beyli köyünde yapıldığı söylenmektedir. Ancak A. Munis Armağan’ın Batı Anadolu Tarihinde İlginç Olaylar adlı kitabında “Develerin Sonu” bölümünde II. Mahmut döneminde Tire ve civarında deve güreşlerinin yapılmakta olduğu belirtilmektedir. Günümüzde daha ziyade Aydın ilinde ağırlıklı olarak görülen deve güreşleri, Ege Bölgesi’nin (İzmir, Manisa, Muğla, Denizli) birçok il, ilçe, kasaba ve köylerinde yapıldığı gibi, Marmara Bölgesinde (Balıkesir ve Çanakkale), Akdeniz Bölgesinde (Burdur, Isparta ve Antalya) ve diğer bazı illerimizde de yapılmaktadır. Deve güreşlerinin kendine özgü geleneksel kuralları varsa da yörelere göre bazı değişiklikler göstermektedir. Ancak deve güreşleri, benzeri sporlar gibi kendine özgü bir sahaya, seyirci düzenine sahip değildir. Deve güreşleri için yapılan organizasyonlar özellikle gelir elde etmek üzere eğitim, kültür, sağlık, spor ve sosyal amaçlı konularda faaliyet gösteren dernekler tarafından yapılmaktadır. Bazı yörelerde belediyeler, güreşleri disipline etmek ve belli bir düzene sokmak amacıyla organizasyonlara katılmaktadır. Güreş organizasyonunda elde edilen gelirler, masraflar çıktıktan sonra belirlenen amaçlar doğrultusunda kullanılır. Deve güreşlerinde müşterek bahis ve iddia söz konusu değildir. Deve güreşleri tek hörgüçlü dişi ‘yoz’ develer ile ‘buhur’ adı verilen çift hörgüçlü erkek develerin çiftleşmesinden meydana gelen ve ‘Tülü’ adı verilen erkek develer arasında yapılır. Bu develer güreş devesidir. Güreş develeri soydan gelir; yani güreş yapan develerin ataları da güreşçi develerdendir. Güreş develeri özel bir biçimde itinayla yetiştirilir ve güreşe hazırlanır. Güreşler tülülerin kızmaya başladığı kış aylarında yani Aralık, Ocak, Şubat ve Mart aylarında yapılır. Güreşen her devenin mutlaka bir adı vardır. Bu adlar sahipleri tarafından verildiği gibi, güreş anında yaptığı hareketlerden ve oyunlarından dolayı seyirciler tarafından da verilir. TV’nin sevilen dizilerinin kahramanları da develere isim olarak verildiği görülür. Birkaç deve ismini vermemiz konuya açıklık getirecektir; “ Kolombo, Dozer, Şahin tepesi, Gezer, Sarı zeybek, Yörükali, Almanyalı, Ceylan, Felek, Ali Tülü, Talancı, Karka Kartalı, Suat, Zümrüt, Menderes, Fırat, Takmakol, Şoför, Civan, Kara Murat, Yarım dünya ve benzer “. Güreş develerinin ismi Havut denilen semerin arkasına konulan süslü bir beze yazılır. Bu beze Peş denir. Bu yazıların altına mutlaka Maşallah yazısı yazılır. Güreşlerden bir gün önce güreşlere katılmak için develer geleneksel biçimiyle süslenir. Davul zurna eşliğinde şehir içinde defile yürüyüşü yaptırılır. Ayrıca cadde ve sokaklarda gezilir. Bu görülmeye değer bir olaydır. Şehre geldiğinizde bir yandan davul zurnanın çaldığı zeybek havalarını, diğer yandan develerin yürüyüş esnasında üzerlerine takılan zil ve çanların çıkardığı sesleri duyarsınız. Develerin süslü hali ayrı bir güzelliktir. Onları seyretmeye doyamazsınız. Şehir bayram yerine dönmüştür. Kahvehanelerin önlerinde ise mahşeri bir kalabalık vardır. Deve güreşlerinin meraklıları ordadır, güreşecek develer hakkında hararetli konuşmalar vardır. Başlarında köşeli kasket, boyunlarında poşu, bir ceket, külot pantolon ve körüklü çizmeli deve sahiplerini veya buna özenerek, bu gün için giyinen güreş severler hemen dikkatinizi çekerler. Bu arada televizyonlarda daha önceki güreşlerin video filmlerini seyredenleri görürsünüz. Akşam ise deve sahipleri ile misafirlerin katıldığı, dostlukların pekiştirildiği bir “Halı Gecesi[7]” düzenlenir. Bu bir nevi tanışma gecesidir. Bu gecede yenilir, içilir, yöre türküleri söylenir, zeybek oynanır, misafirler ağırlanır ve açık artırma ile halı satılır. Bu gece güreşlerden bir gün önce mutlaka yapılır. Halk da geceden yiyeceklerini hazırlamıştır. Herkesi bir heyecansarmıştır.



[7] www.aydindogumluyuz.com/2011/06/deve-guresleri-hakkinda-bilgiler.html

GÜREŞGÜNÜ




 

 

Sabahın erken saatlerinde halk akın akın güreş alanına gelmeye başlar. Bir kısmı güreşlerin yapıldığı sahada yer kapmaya, bir kısmı da güreş alanı dışında aileleriyle birlikte oturacağı yeri ayarlamaya başlarlar. Mangallar yakılıp yiyecekler açılır, etler pişirilmeye başlanır. Saat 9.00-10.00 civarında güreşlerin yapıldığı yerde saha içi ve saha dışı tamamen güreş meraklılarıyla dolmuştur. Ayrıca saha dışında seyyar satıcılar da yerlerini almışlardır. Envayi çeşit yiyecekler, içecekler, hediyelik eşyalar tezgahlara düzenli bir şekilde konmuştur. Bu arada yörenin davul ve zurnacıları çalmaktadırlar. Müziğin namelerine kapılıp aşka gelenlerde zeybek oynamaktadırlar. Bu curcuna devam ederken hoparlörden güreşlerin başladığı, güreşecek develerin adları anonsu duyulur.  Saha dışındaki hareketlilik ve canlılık bu sefer saha içine girmiştir. Deve sahipleri sarvanlarıyla birlikte develeri saha içine getirirler, develer saha içinde bir tur atarlar daha sonra güreşler başlar. Deve güreşleri genellikle saat 9.00-10.00 da başlar. Mikrofonda develerin isimlerini anons eden Cazgır’ın sesi duyulur. Cazgır, develer için methiyeler söyler, kendisine has usulü ve kafiyeli şiirleriyle güreşlere renk katar. Cazgır, yağlı pehlivan güreşleri gibi deve güreşlerinin de en önemli ve renkli kişisidir. Güreşleri, spor spikeri gibi anlatmaya çalışır. Deve güreşleri, düzenleme komiteleri, güreşlerle ilgili olarak hakem kurulu (Baş hakem, orta hakem ve masa hakemi) yeteri kadar urgancı (ipçi), güreş develerinin ağızlarını bağlamak üzere ağız bağlayıcılar ile ağız bağı kontrolcüsü görevlendirilir. Deve Güreşleri  “ Ayak, Orta, Başaltı ve Baş “ olmak üzere dört kategoride yapılır. Galibiyetler: 1-Kaçırtarak 2-Bağırtarak 3-Yıkarak elde edilir. Develerin güreşlerde yaptıkları oyun adlarından bazıları şunlardır: Bağ, Çengel, Çatal, Makas, Kol Atması, Muşat Çengel, Tam Bağ, Yarım Bağ, Düz Çengel, Tekçi, Kol Kaldırma Güreşlerin heyecanını artırmak için, değişik oyunları yapan develerin birbiriyle eşleştirilmesine özen gösterilir. Her deve kendi sınıfındaki tülüyle güreşir. Sağdan güreşen develere sağcı, soldan güreşen develere solcu, ayak oyunları yaparak rakiplerinin ayağına çelme atarak oturan develere çengelci, rakiplerinin başını göğsünün altına alıp oturan deveye bağcı, rakibini yıkmak ve kaçırmak için yanyana gelip ittiren ve başıyla ayaklarını yoklayan develere tekçi denmektedir .Galip gelen deve gururla dört ayağını bir araya getirmek suretiyle böbürlenerek seyirciyi selamlar. Ödül olarak halısını alır ve sahayı terk eder. Yenilen devede mahcubiyet ve suskunluk görülür. Bir deve bir günde bir kez güreşir. Bir güreşin süresi 10 ile 15 dakikadır. Bu kurallar, güreş develerinin nesillerinin azalmaması, develerin fazla yıpranmamaları ve korunmaları için konulmuştur. Bütün bunlar bir disiplin içinde, geleneksel biçimde yapılır. Güreşler sona erdiğinde develer galip gelen deveciler ile deve bakıcıları (Sarvanlar) sevinçli, deve güreşi meraklıları da güzel bir gün geçirmenin, iyi bir güreş seyretmenin mutluluğuyla evlerine dönerler. Genellikle Ege Bölgesi’nde kışın yapılan deve güreşleri, Ege’nin kış şöleni haline gelmiştir.

Kaynakça

Çalışkan, D. V. (2016). Bir dünya kültür mirası Anadolu Devecilik kültürü ve deve güreşleri. Ankara: Poztif Matbaa.

Çalışkan, V. (2016). Bir dünya kültür mirası, Anadolu devecilik kültürü ve deve güreşleri. Ankara: Pozitif Matbaa.

Deve Güreşleri hakkında bilgiler. (2016). Ekim 2016 tarihinde Aydın doğumluyuz. adresinden alındı

Ekici, M. (2016). Türklerde devecilik kültürü ve deve güreşleri. 1. Uluslararası Selçuk Deveceilik ve Deve Güreşleri Sempozyumu. Selçuk İzmir.

Körpe, D. R. (2016). Develerin Batı Anadoluya ilk gelişleri ve Antik Çağ ordularında deve kullanımı. 1. Uluslararası Selçuk Devecilik Kültürü ve Deve Güreşleri Sempozyumu (s. 47-51). Selçuk: Selçuk Belediyesi.

Ögel, B. (2002). Kaynakları ve Açıklamaları ile destanlar. Ankara: Türk Tarih Kurumu.

 





 

 

 

 

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam84
Toplam Ziyaret348793
Köşe Yazıları
Hava Durumu