• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Site Menüsü
Site Haritası

Evliya Çelebi

SEYYAH-I FAKİR EVLİYA ÇELEBİYE GÖRE KUŞADASI



Evsafı Kal’ai darı murgan yani Kuşadası şehri ( Osmanlıca aslı )

Sene tarihinde fatihi Bağdadı bihiştabad Sultan Murad hanı Rabi binasıdır Bedesti Kapudan Receb paşa Sığla sancağında Öküz Mehmet Paşanın muaf ve müsellem evkafındandır Voyvodası hakimdir[1] Ve hakimi sani yüz yük akçiye mültezim  gümrük eminidir Hakimi salis yüz elli akçe şerif kadıdır Kethüda yeri yoktur Amma hakimi rabi yeniçeri serdarıdır Ve hakimi hamiş dizdardır kim yüz neferata malikdir Ve kal’ası lebi deryada bir püşte üzre şekli murabba bir kargir sengabad hoşbünyad kal’ai Sultan Muraddır Ve cenubi tarafı yokuş yukarı kayalar üzre vaki olmuşdur Ve sa’b ve metin yerde olmak ile etrafında hendeği yokdur Ve lebi deryası alçak vasi kumsal yerlerdir Ve diyarının kaddi on beş arşun baladır Ve üc kapusu vardır Bir canibi garba nazır iskele kapusıdır Gümrük emini anda sakin olur bir hanei azimdir kim seksen ocak kat enderkat höcrelerdir Ve kal’a misal Öküz Mehmet Paşanın hayratıdır Matekaddem kal’a olmak içün bina olunup badehu han olmuşdur Badehu büyük kal’a bina olunup bu hanı dahi büyük kal’aya muttasıl etmişlerdir Anınçün bu hanı azim içre kal’a gibi büruc ve barılı ve mazgallı ve top ve tüfenk ve müzeyyen bedenli ve cedid ve metin handır Ortasında bir abdest havuzu ve çeşmeleri ve fevkani bir kucuk mescidi ve bir kapusu garp tarafında deryaya ve bir kapusu aşağı kal’aya nazırdır yani büyük kal’aya Ve gümrük emini ve cümle anka bezirganları ve maldar sudgerleri bu handa sakinlerdir Ve hanın damları üstü serapa kayağan döşelidir Hini muhasarada dam üzre olan mazgal deliklerinden cenk olunur bir ic kal’ayı hanidir Ve bu hanın iki kapusının mabeyni kamil kırk adımdır Ve bir muzlim bucakda bir demirli kal’a kapusı vardır Cenuba nazırdır Ve bir kapu dahi büyük kal’anın kıbleye nazır büyük kapusıdır Cümle neferat nigehbanlar ve didebanlar huddamanı gümrük anda oturup ayende ve revendenin gümrük me’talarına nazar iderler Eğer esvap kaçırıler ise malin girift iderler Ve bu aşağı kal’a içinde üc mahle ve yüz seken kiremit örtülü tahtani ve fevkani mamur hanei zibalardır Ve tarik-i amları serapa kaldırımlı pak şahrahlardır Ve iki yüz dükkandır Amma bezastanı yokdur Ve bir hamamı ve bir hanı ve yedi çeşmesi ve yedi mektebi ve bir medresesi ve bir camii Kapudan Receb paşa binasıdır Cemaati gayet çokdur Kargir minareli ve kubbei alisi kuşun ile mestur bir camii mamurdur Ve hareminin canibi erbaası medresedir Ve mahkeme-i şer’i resulü mubin dahi bu camie muttasıldır Ve bu kal’adan taşra varuşu azim Bu kal’anın kıblesi ve cenubu ve keşişleme ruzgarları canibince vaki olmuşdur Bayırlar üzre bağlı bahçeli abı revanlı kargir ve metin sarayı aliler ile araste ve hadıkai mahsuldar ile piraste bir şehirdir kim cümle dokuz mahle ve dokuz mihrabdır Cumleden mükellef ve maur camii latif varuş kapusında taşra ulu  yol üzre Hanımıyye camii kapusı üzre tarihi budur

Hazreti hacce Hadice Hanımı ali nüvaz
Mabedül ibade bünyad eyleyüb cayi meaz
Hasbetenlillah yapdı barekallah zadiya
Arifane oku tarih pak kılub beş vakit nemaz   sene 1068
 
Ve Kadı Camii kargir minareli bir camii zibadır Bu dördü camiidir Maada msecidlerdir Ve dört medrese ve bir hamamı ve cabeca esvakı muhtasarları vardır Ve aşağı kal’a önünde bir hanı var Ve cümle hanları  kırmızı kiremitlidir ve bir kac çeşmesarları vardır Cemşidin Ayasuluk yolundaki kemerlerin suyudır kim şehre karib yerde gayri yollar eyleyüb bu şehre getürmüşlerdir Amma gayet leziz sudur Bu şehrin abu havası gayet latif oldığından mahbub ve mahbubesi gayet çokdur  Ve taze civan yiğitleri cümle Cezayir esvabı giyerler Tüfenk-endaz bahadır yiğitleri meşhurdur ve nisvan taifeleri gunagun prankana çuka ferace giyüb ehli ırzca hareket iderler Ve başlarına beyaz car bürünürler Ve bağ ve bağcesinin ve üzümü ve incir kurusu ve köftürü ve susamı ve fıstıkı sanayberi ve bademi rub’u neskunda yokdur diyecek kadar var Memduh nimetleri kati vafirdir Ve hayır ve bereketleri mütekasirdir Bir vasiatül aktardır  Ve bir şehri kal’i üstüyardır Ve limanı beş yüz pare kadırga alur ve gayet timur tutar limandır Amma batı tarafına timur bıragup yatmak gerek Ve bu liman içinde küçük bir adacık vardır Bir yalçın kaya üzre şekli müdevver ve metin bir kal’acıgı vardır Cürmü yüz adımdır Başka dizdarı ve kırk aded neferatı ve on pare balyemez topları vardır Kim limanın canibi erbaasında kuş kondurmaz Kuşadasının bu mendirek kal’asıdır Ve her gice beru kal’a dan dahi onar nefer tüfenkendaz şehbaz yiğitler imdada giderler Ve Kuşadası dinlimeğe bais bu adacıkdır kim her sene bu cezireye nice kerre yüzbin tuyur gelup ziyaret itmeyince ubur itmezler Mutalsam bir cezirecikdir Bu temaşaları idüp ayanı ayanı vilayetten bostancı zadeler Mehmet Çelebi ve Mustafa Çelebi ve Emin Ağa ve serdar Fazıl Beşe ve gayri ahbab ile vedalaşup ve yirmi adet bahadır tüfenkendaz refikler alup kıble canibine sengistan yollar içre abadan yerler ve kariyeler temaşa iderek.

[1] Yücel Dağlı, Seyit Ali Kahraman ve Robert Dankoff,  Kuşadası Kazası,  Evliya Çelebi Seyahatnamesi,  Yapı Kredi Yayınları,  Şubat 2103 , Cilt 9



EVLİYA ÇELEBİYE GÖRE KUŞADASI KAZASI ( Günümüz Türkçesiyle )

Evliya Çelebi’nin 1671 tarihinde Sakız Adası’ndan Batı Anadolu’ya ayak basmasıyla birlikte Kaptan Paşa Eyaleti’ne bağlı Sığla Sancağı ’na tabi olan Sivrihisar ve Ayasuluğ üzerinden geçerek Aydın Sancağı ’nda yol almıştır. Kuşadası o zamanlar Sığla Sancağına dahil olması ve günümüzde Aydın vilayetine bağlı olması nedeniyle bu teze dahil edilmiştir.[2] Evliya Çelebi harap hale gelmiş Bodrine Kalesi’nden yola çıkarak, bir saat batıya gidip kıble yönüne döndükten sonra eski zamanlarda Ayasuluk’a su götüren kemerleri seyrederek, üç saat daha bol mahsüllü köyler içinde yol alarak Kuşadası’na varmıştır[3]. “Evliya  Çelebi idari açıdan Kuşadası’nın Kaptan Recep Paşa yönetiminde olduğunu, buranın Sığla Sancağı ‘nda Öküz Mehmed Paşa’nın müsellemden muaf evkafı olduğunu belirtir. Ayrıca yönetici olarak Voyvodası vardır, İkinci yönetici yüz yük akçeye mültezim olan Gümrük Emini’ dir, üçüncü görevli yüz elli akçelik şerif Kadı’dır, dördüncü görevli Yeniçeri Serdarı, beşinci görevli ise emrinde yüz on asker bulunan Dizdar’dır. Kuşadası’nın Kethüda yeri yoktur. Şer’i mahkemenin Kapudan Paşa binasına bitişik olduğunu Evliya  Çelebi belirtir.”[4] Evliya Çelebi seyahatnamesinde bu kısa idari yapılanmadan sonra Kuşadası hakkında detaylı bilgiler vermeye başlar. Evliya Çelebiye göre  Kuşadası Kalesi   Padişah 4. Murat tarafından inşa ettirilmiştir  ve  kaleyi şöyle tarif eder.; “Denize bakan, dört köşe kargir, taştan yapılmış ve oldukça hoş görünüşlü bir binadır. Güney tarafı yokuş yukarı kayalar üzerinde olduğundan sağlam bir yerdedir. Kale etrafında hendek yoktur, duvarının yüksekliği ise on beş arşından fazladır. Kalenin üç kapısı var, biri batıya bakan İskele Kapısı, diğeri kalenin kıbleye bakan büyük kapısı olup bütün asker ve gümrük görevlileri burada bulunarak gelen geçenin mallarını kontrol ederler ve bir şey kaçırılırsa onların mallarına el koyarlar. Diğer kapı ise kale içindeki hanın izbe bir köşesinde bulunan ve güneye açılan kapıdır.”  Evliya Çelebi, daha önce iç kale olarak inşa edilmiş ama daha sonra han şekline dönüştürülmüş bir yapıdan daha bahseder onun söylediğine göre bu yapı şu an Kervansaray olarak bildiğimiz namı diğer Kurşunlu Han’dır.  Burası Öküz Mehmed Paşa hayratıdır. Sonradan kaleye eklenen bu yapı kale gibi burçlu, mazgallı, top ve tüfekle donatılmış olup sağlam bir kapıya sahiptir. Hanın damları ise baştanbaşa kaldırım taşıyla donatılmıştır. İç kale hanı olduğu için kuşatma sırasında savaşmak için dam üzerinde mazgal delikleri de bulunur. İki kapısı olan bu hanın, kapılarının arasında ki mesafe kırk adımdır. Kapılarının biri batıya denize diğeri ise aşağı büyük kaleye bakar. Han içerisinde üst üste seksen ocak hücreler bulunur. Ortasında bir havuz ve tek katlı bir mescit vardır. Gümrük Emini, büyük zenginler ve tüccarlar bu han içerisinde otururlar.”[5]  Kuşadası’nın etrafını kuşatan surların kuzeyde bulunan kapısı yıkılmış, güneydeki kalmıştır. Söke yolu üzerinde bulunan, şu anda boş olan  kesme taştan yuvarlak kemerli kule Evliya Çelebi’de adı geçen kale kapılarından biridir. Karakolun kuzeyinde yine moloz taşından çokgen gövdeli bir de burç vardı. Öküz Mehmet Paşa tarafından iç kale olarak inşa ettirilmiş olan bu yapı Evliya’nın da söylediği gibi han olarak kullanılmıştır. Kitabesi olmadığından tam olarak ne zaman inşa edildiği bilinmemekte 1612-1613 lerde yapıldığı tahmin edilmektedir. Osmanlı dönemi kervansaraylarında esas olan kare ya da kareye yakın dörtgen revaklı avlu şeması burada da uygulanmış, ancak burada iki katlı olarak yapılmıştır. Bina yapımında moloz taş, tuğla ve kesme taş kullanılmıştır yüksekliği 10 m’ye ulaşan duvarlar dendanlarla  son bulur. Cephelerde bir sıra sırlı sivri tuğla kemerli, dikdörtgen pencereler kullanılmıştır. Üst kata iki taş merdivenle çıkılır, her iki katta içlerinde birer ocak ve niş olan tonozla örtülü 28’er oda yer alır. Dış duvarlarda şehrin korsan saldırılarına karşı savunması amacıyla yapılmış top delikleri görülür. Evliya aşağı kale içinde üç mahalle ve yüz seksen kiremit örtülü tek ve çift katlı evler bulunduğunu, bütün sokakların baştanbaşa kaldırımlı ve temiz olduğunu söylemektedir. Ayrıca burada iki yüz dükkân, bir hamam, bir han, yedi çeşme, yedi mektep, bir medrese, bir cami ve birde Kaptan Paşa binası olduğunu ve bedesteninin olmadığını seyyahımız eklemektedir. Evliya kaleden varoşa çıkıldığında kalenin kıble tarafı, güneyi keşişleme rüzgar tarafına yerleşmiş bağlı bahçeli, akar sulu, sağlam büyük binalardan oluşan mükemmel mahsullerle donatılmış bir şehir olarak Kuşadası’nı tarif etmektedir. Burasının tamamı dokuz mahalle ve dokuz mihraptan oluştuğunu gezginimiz belirtir. Evliya Kuşadası’nın dokuz mihrap olduğunu belirtir. Onun söylediğine göre bunlardan dördü cami diğerleri ise mescittir. Kapudan Paşa Camii;  Evliya bu cami cemaatinin oldukça çok olduğunu söyler ve burayı kargir minareli, büyük kubbesi kurşun ile kaplanmış mamur bir cami olarak tanımlar. Hareminin dört tarafının medrese hücreleri ile çevrelendiğini de ekler. Evliya Çelebiye göre o devirde kentimizin ikinci büyük camisinin adı ise Hanımiyye’ dir.  “Kale varoş kapısında büyük yol üzerinde Hanımiyye Camii yer alır diğer camilerden daha güzeldir. Kapısı üzerinde bulunan kitabe şöyledir.”

 Hz. Hacı Hadice Hanım-ı âli nüvaz

Ma’bedü’l-ibade bünyâd eyleyip câ-yi me’az

Hasbeten lilâh yapdı Barek’allah zadiya

Ârifane oku tarih pak kılup beş vakt namaz

Sene 1068

Evliya Çelebi Kuşadası’nın üçüncü camisini ise Kadı camisi olarak adlandırıyor ve şöyle tarif ediyor. kargir minareli ve süslü bir camii olduğunu belirtir. İbrahim Ağa Camii olarak ta bilinen bu yapının tam olarak ne zaman yapıldığı belli değildir. Kare planlı olup düz ahşap tavanlıdır. Minberi sade fakat oldukça gösterişlidir. Altıgen taş kaideli minaresi tek şerefelidir. Seyyahımıza göre bu dört camii dışında kalanlar ise mescittir. Aşağı kale önünde kırmızı kiremitli hanlar bulunduğunu, burada bulunan birkaç çeşmenin suyunun ise Ayasuluk yolundaki kemerlerden getirildiğini Evliya söyler, nitekim su şehre yakın yerlerde yollar yapılarak buraya getirilmiştir. Şehrin suyu ise Evliya Çelebi’nin söylediğine göre oldukça lezzetlidir. Evliya’nın Kuşadası’nda belirttiği diğer bir yapıda Liman içerisinde bulunan küçük bir ada üzerindeki Kale’dir. “Ayrıca bu adaya birkaç yüz bin kuş gelip kondukları için buraya Kuşadası dendiğini seyyahımız söyler. Burada ki Kale bir yalçın kaya üzerinde yuvarlak görünüşlü küçük bir kale olmasına rağmen limanın dört bir yanına hâkim ileri bir kaledir.  “ Tamamı yüz adımdır, dizdarı, kırk askeri, on pare balyemez topu bulunur. Her gece diğer kaleden buraya on adet tüfek kuşanmış askerin takviye olarak gönderildiğini “  Evliya bize iletmektedir.[6]



[2] Osman Nuri Akbulut, Evliya Çelebiye göre Batı Anadolu,  Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana bilim Dalı basılmamış Yüksek Lisans tezi,  Muğla Kasım 2008 , s 10

[3] Seyahatname s 76

[4] Osman Nuri Akbulut, Evliya Çelebiye göre Batı Anadolu,  Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana bilim Dalı basılmamış Yüksek Lisans tezi,  Muğla Kasım 2008 , s 86

[5] A.g.e s 87-88

[6] Seyahatname 77



Güvercin Adası üzerinde bulunan bu kale şehrin savunulması amacıyla ileri bir karakol olarak yapılmıştır. 2,5 m yüksekliğindeki surlar adayı çepeçevre sarar. Surlar üzerinde yer yer top ve tüfek delikleri açılmıştır. Kalenin şehre bakan yönünde biri silindirik diğeri altıgen iki kule arasında yuvarlak kemerli tek kapısı vardır. Kalenin ortasında bulunan kare biçimindeki büyük kule aynı zamanda depo olarak kullanılmıştır. Güney yönünde sivri kemerli sade bir kapı ile girilen kulenin merdivenle çıkılan ikinci katında, dört yana top ve tüfek delikleri açılmıştır. Tamamen moloz taştan yapılmış olan kale sağlam durumdadır. Kuşadası İskelesi yapılırken ada dalgakıran ve yol ile kıyıya bağlanmıştır. Evliya Çelebi, Kuşadası’na ilişkin bu izlenimlerini aktardıktan sonra vilayet ayanından Bostancı zadeler Mehmed Çelebi ve Mustafa Çelebi, Dizdar Ağa ve Mütevelli İbrahim Çavuş, Çanakçı zade ve Boşnak Hasan Beşe, Mustafa Bey, Emin Ağa, Serdar Fazlı …… Beşe   ve diğer bütün dostlarla vedalaştıktan sonra tüfek kuşanmış yirmi adet asker ile Kuşadası’ndan kıble tarafına taşlık yollardan geçerek Çömlekçi Karyesine ulaşmıştır. Böylece Evliya Çelebi’nin Kuşadası ile ilgili hatıraları burada son bulmaktadır.

 

Kaynakça

Akbulut, O. N. (2008, Kasım). Kuşadası Kazası. Evliya Çelebiye göre Batı Anadolu Yüksek Lisans tezi. Muğla: Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih ana bilim dalı.

(2013). Evliya Çelebi Seyahatnamesi Kuşadası Kazası. S. A. Yücel dağlı içinde, Evliya Çelebi, Seyahatnamesi (s. cilt 9). Yapı Kredi Yayınları.

 

 

 

 

 

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam250
Toplam Ziyaret349615
Köşe Yazıları
Hava Durumu