• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Site Menüsü
Site Haritası

Halvetiyye


HALVETİYYE TARİKATI  ve KUŞADASI HALVETİLERİ
 









Hazar denizinin güneybatısında bulunan Geylân bölgesindeki Lâhîcân’da doğup büyüyen Ömer el-Halvetî, İbrâhim Zâhid-i Geylânî’nin halifesi olarak Hârizm’de irşad faaliyetinde bulunan amcası Ahî Muhammed Halvetî’ye (ö. 780/1378-79) intisap etmiş, onun ölümünden sonra da irşad makamına geçmiştir. Ömer el-Halvetî, daha sonra Karakoyunlu hâkimiyetinde bulunan Tebriz’e giderek irşad faaliyetini burada sürdürmüştür. Halvetiyye[1]  İslâm dünyasının en yaygın tarikatı olmuş ve kendinin yüzlerce kol ortaya çıkmıştır. Halvetiyye tarikatı Azerbaycan’da kurulmuş, gelişmiş ve buradan Anadolu’ya, Anadolu’dan da Balkanlar, Suriye, Mısır, Kuzey Afrika, Sudan, Habeşistan ve Güney Asya’ya yayılmıştır.


Halvetiyye;  Anadolu’ya Sadreddin Hiyâvî’nin halifelerinden Amasyalı Pîr İlyas tarafından getirilmiştir. Yahyâ-yı Şirvânî’nin en önemli halifeleri Dede Ömer Rûşenî, Rûşenî’nin ağabeyi Alâeddin Ali, Pîr Şükrullah Ensârî, Habîb Karamânî, Muhammed Bahâeddin Erzincânî ve Ziyâeddin Yûsuf Şirvânî’dir. Habîb Karamânî vasıtasıyla Halvetiyye’de bir kol daha meydana gelmiştir. Bu kol, tarikatı Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yayan Karamânî’nin en önemli halifesi Cemal Halîfe diye bilinen Cemâleddin İshak Karamânî (ö. 933/1527) vasıtasıyla İstanbul’a da yayılmıştır. Halvetiyye tarikatı Rûşeniyye (kurucusu Dede Ömer Rûşenî, ö. 892/1487), Cemâliyye  (kurucusu Cemâl-i Halvetî, ö. 899/1494),  Ahmediyye (kurucusu Yiğitbaşı Ahmed Şemseddin, ö. 910/1504) ve  Şemsiyye (kurucusu Şemseddin Sivâsî, ö. 1006/1597) şeklinde dört ana kola ayrılmış, bu kollardan çeşitli şubeler meydana gelmiştir.


Halvetiyye ; Osmanlı’nın üç kıtaya ulaşan fetih politikası nedeniyle Anadolu’ya gelmiş  ve Anadolu’da bilhassa Osmanlı döneminde çok çeşitli kollara ayrılmış ve çok  sayıda dergaha ve tekkeye sahip olmuştur. Halvetiyye, safeviyye tarikatı ile aynı merkezden doğmuş bir tarikattır. Osmanlılar; Safevi mücadelesi sırasında, safevilere karşı bu tarikatı kullanmışlardır. Halveti şeyhlerine ihtimam gösterilmiş, devlet tarafından desteklenmişlerdir. Safevilerin etkinliği altında bulunan bölgelerde halveti şeyhlerine ve Bektaşi şeyhlerine devlet zaviyeler, tekkeler kurdurtmuştur. Safevi etkisinin Anadolu’da giderek yoğunlaşması üzerine devlet Bektaşiliğin yanında halvetiliği de desteklemiş, kanuni, 2.Selim ve 3. Murad devirlerinde Halvetilerin Osmanlı devleti üzerindeki etkinlikleri artmıştır.


Osmanlılar' da 18 padişahın[2] Halvetiyye tarikatının kollarına mensup olduğu biliniyor. Diğer bir deyişle Halvetilik, mevcut tarikatlar içinde Osmanlı devletiyle en fazla bütünleşmiş tarikat olarak tanınıyor. Her sınıftan insanlara hitap eden ve mensupları arasında çeşitli meslek sahiplerinin görüldüğü bir tarikat olan Halvetilik, Türk insanını ve toplumunu en fazla etkileyen tarikatlardan biri olarak kabul ediliyor. Buna bir örnek vermek gerekirse Osmanlı'nın yükseliş devri padişahları başta olmak üzere politika, edebiyat, ilim ve sanat dünyasının birçok ünlülerinin ya doğrudan ya da dolayısıyla Halvetilik ‘ten feyz aldığı biliniyor. Halveti tekkeleri, 1925'te Türkiye'de tekkelerin kapatılmasıyla faaliyetlerine resmen son vermişlerse de bazen gizli, bazen açıktan zikir ve ayinlerini icra etmeye devam etmişlerdir.
Türk tasavvuf hayatında “ tarikat lar doğuran tarikat “ adıyla bilinen bu Türk tarikatı ilçemizde de “ Adalızade [3] lakabıyla ünlenmiş Mustafa bin Hamza tarafından tanıtılmış ve dergahı açılmıştır.  17. yüzyılda yaşayan önemli bir din alimi olan, yazdığı kitapları Osmanlı medreselerinde okutulan ve  Adalızade mezarlığında bir tekkesi olduğuna inandığımız bu pirin Kuşadası toplum hayatına büyük tesirleri olmuştur.  Halveti tarikatının Kuşadası’ndaki önemli pirlerinden biri de 18.yüzyılın ikinci yarısı ve 19.yüzyıl başları arasında yaşamış ve Adaviyye yani Kuşadalı diye tanınan İbrahim Halveti[4] hazretleridir. Bu büyük Türk Mutasavvufu Kuşadası Çınar köyü doğumludur ve İslam aleminde Kuşadalı İbrahim Halveti Efendi diye ünlenmiştir.


Öğrencilerine yazdığı mektuplarla tanınan ve İstanbul’da bir makam kabri bulunan bu pirin Halvetiyye tarikatının İbrahimiyye kolunun kurucusu olduğu kabul edilir. Türk-İslam aleminde çok tanınan ve sevilen bir pirin elbette Kuşadası’nda müritleri, sevenleri ve bir tekkeleri vardı diye düşünüyoruz ancak ne yazık ki ilçemizde bir Halveti tekkesi veya zaviyesi bugün mevcut değildir veya şu ana kadar araştırılmadığı için bulunamamıştır.
 

Halvetiyye tarikatında müntesibin her gün tek başına okuduğu zikirler, dualar ve virdler vardır. Bunlar haftanın günlerine göre değişir. Bütün Halvetî kollarında Seyyid Yahyâ-yı Şirvânî’nin “Virdü’s-Settâr”ı[5] okunur. Buna ilâveten kollarına göre pîrin vazettiği ilâve virdler, salavat türleri de vardır. Halvetîlik ve bütün kol ve şubeleri zikir usulü olarak “zikr-i cehrî” denilen açık ve sesli zikir usulünü benimsemiş ve tekkelerdeki âyinlerde kullanılan mûsiki, Türk tasavvuf mûsıkisinin kendine özgü  özelliklerinin ortaya konulmasında, gelişmesinde ve halk tabakaları[1]na yayılmasında en önemli tesiri icra etmiştir. Dairesel yürüyüşle dönmek demek olan “devranî” âyin usulü, Halvetî zikir âyininin en belirgin özelliğidir ve Kādirîliğin Eşrefî kolu hariç, sadece Halvetîliğe özgüdür. El ele tutuşarak, kol kola girerek veya elini yanındakinin omuz ve beline dolayarak oluşturulan halka, sol tarafa doğru atılan adımlarla döndürülür. Bu hareket devranın aslıdır. Bazı kollardaki küçük değişiklikler, bu hareketin esasını değiştirmez. Devran sırasında atılan adımlarla uyumlu olarak tekrarlanan Allah’ın isimleri devam etmekte iken zâkirler ilâhi ve kaside; zikre devam edilmediği veya dinlenildiği zamanda ise durak formunda eserler okurlar. Devran idaresi mutlaka mûsiki ve özellikle usul ve ritim bilgisine ihtiyaç gösterdiğinden, bütün Halvetî şeyhlerinin mûsikiye âşina olmaları şarttır. Şeyh ve zâkirbaşı devran idaresinde iş birliği ile zikri ve ilâhilerin uyumunu sağlarlar. Halvetî âyininde, sadece bendir, halîle, kudüm, nevbe gibi vurmalı sazlar kullanılır.


Kaynakça 

[1] Süleyman Uludağ, Halvetiyye, TD Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1997, Cilt 15, s 395-397
[3]  Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Sebati IŞKIN, C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi 11/1 sayısı,  2007 Sivas, sayfalar 153-171
[5] Semih Ceyhan, Halvetiyye, Türkiye’de Tarikatlar, İsam Yayınları, İstanbul 2015, Bölüm 15, s 704-705
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam135
Toplam Ziyaret349500
Köşe Yazıları
Hava Durumu