• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Site Menüsü
Site Haritası

Kuşadası 17. Yüzyılda Kuruldu


KUŞADASI 17. YÜZYILDA KURULDU




 

1534 de Cezayir-i Bahr-i Sefid Eyaletinin ihdası ve Barbaros Hayreddin Paşa’nın Küçük Ada kalesi üzerine inşa ettirdiği “ Gözetleme Kulesi” Kuşadası’nın kurulması ile tamamlanacak sürecin ilk adımıdır. 1538 Preveze deniz zaferi Akdeniz’de Venedik hâkimiyetini sona erdirmiş ve Akdeniz “ Türk gölü “ haline gelmişti. 1566 da Sakız ve 1571 Kıbrıs adalarının fetihleri ile İstanbul-İskenderiye Deniz ticaret ve hac yolunun emniyeti kontrol altına alındı. Sakız’ın fethinden sonraki birkaç yıl içinde Osmanlı kadısının ada yönetimi orada antrepoları bulunan Avrupalı tacirleri rahatsız etmişti. Sakız’ın karşısında yer alan Çeşme’de Kanuni devrinde İbrahim paşa tarafından yaptırılan kervansaray da deniz ticareti için zayıf kalmıştı. Avrupa devletleri konsolosları da Sakız’dan ayrılıp yeni bir ticaret limanı arayışlarına başlamışlardı.

 

Anadolu sahillerinde yeni bir giriş kapısı arayışı 1600 yılının başından itibaren iyice hızlandı. Ayasluk eski köklü mazisine rağmen limanı müsait değildi ama yakınlarında uygun liman sahaları vardı. Daha güneyde ise küçük bir ada (Kuş-adası) nın yakınları iyi bir liman olarak görünüyordu. Burada ki kıyıda , korsan korkusundan hiçbir yerleşme yoktu. 1601 de Kurşunlu hanını (kervansarayı) sadrazam Cerrah Mehmet Paşa yaptırdı. 1024 Hicri/1615-16 tarihli bir Osmanlıca belgede, Ayasuluğ kadısına gönderilen fermanda, Kuşadası’nda inşa ve tamir edilen han ve haftalık pazar kurulması konusu anlatılmaktadır. 1027 /1618 tarihli bir başka belgede ise Kuşadası köyünün dönemin sadrazamı Cerrah Mehmet Paşa’nın mülkü olarak gösterilmektedir. Bu iki Osmanlı arşiv belgelerinden anlaşılacağı üzere Kuşadası karyesi 1600 li yıllarda sadrazam Cerrah Mehmet Paşanın mülküdür.

 

Olayların gelişmesinden anladığımıza göre masada iki yeni liman adayı vardı. İzmir ve Kuşadası. Sadrazam Cerrah Mehmet Paşa, İzmir köyünün kendi mülkü ve liman yapılacak alanın güvenli olması nedeniyle İzmir’in yeni ithalat-ihracat limanı olabilmesi için baskı yapıyordu. Ancak Cerrah Mehmet Paşa Kuşadası’nı da düşünerek burada “ han, iskele, dükkanlar ve bir mescit “ inşasına başladı.1598 yılında sadrazamlığa atanan Cerrah Mehmet Paşa hastalığının ilerlemesinden dolayı Divan-ı Hümayun toplantılarına katılamadığı ve devlet işlerini Nişancı vasıtasıyla sarayından yürüttüğü için 1599 yılında azledilerek yerine Damad İbrahim Paşa getirildi. Vakfiyesine göre Cerrah Mehmet Paşa, 1602/03 yılında Kuşadası’nda hayratlar yaptırdı ve 1604 yılında öldü.

 

Mısır valiliğinde çok başarılı olan, terfi alıp kaptan-ı deryalığa getirilen Öküz Mehmet Paşa ise yeni liman olarak Kuşadası’nın iskâna açılıp kurulması arzusunda idi. Öküz Mehmet Paşa bu sırada Sultan 1. Ahmed Han’ın kızı Gevherhan sultanla evlenip padişah damadı oldu. Esasında Öküz Mehmet Paşa, Mısır valiliğinde pirinç işine girmiş ve bu ticaretten hayli zenginleşmişti. Nil nehri boyunca sulama kanalları açtırmış ve çeltik (pirinç) üretimini artırmıştı. “ Dimyat “ ta üretilen pirinç gemilerle İskenderiye limanından “Rodos-Sakız-Kuşadası-Lâpseki-İstanbul” rotası izlenerek pay-i tahta (başkente) gönderilecekti. Ayni şekilde gemilerle Osmanlı hacı kafileleri de bu hattan yararlanarak İskenderiye limanına gönderilebilir ve oradan da kara yoluyla Mekke-Medine’ye ulaştırılabilirlerdi. Kara yoluyla bazen 4-5 ay süren hac yolculuğu en fazla bir ay içinde tamamlanabilirdi. İskenderiye-İstanbul deniz ticaret ve hac yolunun ana durağı ve ikmal merkezi Kuşadası olmalıydı.

 

Bugünkü Kuşadası şehrinin gerçek anlamda kurucusu Türk kökenli, ileri görüşlü, ticari deha sahibi ve imparatorluk akademisi Enderun’da yetişmiş büyük devlet adamı vezir-i azam Öküz Mehmet Paşa’dır. Mehmet paşa aslen Varsak Türkmenlerindendir ve Ulukışla’da doğmuştur. Devşirme Osmanlı bürokratları arasından zekâsı ve bilek kuvvetiyle sıyrılmış, 1607-1622 yılları arasında büyük işler başarmış, Mısır beylerbeyi, kaptan-ı derya ve vezir-i azam olarak görev yapmış ve sultan 1. Ahmet’in kızı Gevherhan ile evlenerek saraya damat olmuştur. Padişah’ın fermanı ile Kuşadası’nı iskana açmış ve kentimizde bir külliye yaptırarak bugünkü Kuşadası’nı şehir olarak meydana getiren ilk önemli adımı atmıştır.

 

Mehmet Paşa ; Kaptan-ı Derya olarak 1613 tarihinde bir külliye inşası ile Kuşadası’nın kurmaya başlamış ve 1614 yılında ise vezir-i azam olmasıyla inşaatı hızlandırmıştır. 1618 de Kuşadası’nın kuruluşu tamamlanmış ve şehir surlarla çevrilerek bugünkü iç kaleye-kale mahallesine-Kütahya Türkmenlerinden “Bozkuş ve Kılcan “ aşiretleri getirilerek Kuşadası kalesi muhafazasında görevlendirilmişlerdir. 1619 yılında Kuşadası gümrük merkezi olmuş, Batı Anadolu’da “ Sakız, Çanlı, Balat “ gümrükleriyle aynı ağın içine dahil edilmiştir. 1630-32 yıllarında kale şehir olarak cazibe merkezi olmaya başlamıştır. 1622 tarihinde Halep’te sürgünde iken vefat eden Öküz Mehmet Paşa’nın yerine defterdar Topal Recep Paşa tayin edilmiş ve Kuşadası İstanbul’un iaşesini tedarik eden kentler arasında hızla yükselmeye başlamıştır.

1671 yılında kentimizi ziyaret eden ünlü Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi , Kuşadası’ndan sitayişle bahseder ve çok önemli bilgiler verir.

 

 Evliya Çelebiye göre “aşağı kale içinde 3 mahalle, 180 kiremit örtülü, gayet süslü ve güzel binalar vardır. Yolları kaldırım döşeli, temiz caddelerdir. 200 dükkân vardır ama bedesten yoktur. 1 hamamı, 1 hanı ve 7 çeşmesi, 7 mektebi, 1 medresesi ve kaptan topal Recep paşa ’nın yaptırdığı kubbesi kurşunla örtülü 1 camisi vardır. Bayırlar üzerine bağ bahçeli, akar sulu, sağlam konaklar, verimli bahçelerle donanmış kenttir ki tümü 9 mahalledir. Kentin havası ve suyu çok güzel olduğundan güzel delikanlıları ve kızları çoktur. Genç delikanlıların hepsi Cezayir esbabı giyerler. Tüfenk kurmuş yiğitleri ünlüdür. Kadınları kumaş ferace giyer, namusluca hareket ederler ve başlarına beyaz başlık takarlar.

 

17. yy sonunda artık Kuşadası Batı Anadolu’da Osmanlı’nın önemli liman kentlerinden biri olmuş, İzmir limanının önüne geçmiş, İskenderiye-İstanbul arasındaki deniz ticaretinde önemli bir ara durak ve lojistik merkezidir. Bilhassa “ pirinç sevkiyatı, hacı gemileri mola merkezi, İstanbul iaşesinin tedarik limanı ve yabancı konsolosluk bürolarının “ faaliyet gösterdiği kültür ve ticaret merkezidir. Şehrin atardamarı ise “ Kurşunlu Han “ namıyla tanınan kervansaraydır. Bu handa sadece kervanlar ve yolcular konaklamaz ayni zamanda para değiş-tokuşu yani kambiyo işlemleri yapılır, borsa kurulur, Cezayir dayıları gemilere levent adayları toplar, imparatorluğun her yöresinden gelen milletlere mensup kişilerde birbirlerine kültür aktarımları da yaparlar.

 

Hülasa ; Kuşadası tipik bir Osmanlı-Türk şehri haline gelmiş, dört toplumun bir arada huzur içinde yaşadığı refahı, havası, modası ve güzel huylu insanları ile tanınan bir liman şehri olmuştur.

 

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam48
Toplam Ziyaret364195
Köşe Yazıları
Hava Durumu