• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Site Menüsü
Site Haritası

Kuşadası Türk-İslam Şehridir




KUŞADASI TÜRK-İSLAM ŞEHRİDİR.





 

Kuşadası kent tarihi bir bütün olarak bugüne kadar maalesef tarafsız ve doğru olarak yazılamamıştır. Bu tarihin yazılamama nedenleri ise çok çeşitlidir.  Kuşadası kent tarihini yazmada sıkça tekrarlanan ana tema turizmin etkisine bağlı olarak sadece arkeolojik veriler kullanılarak antik çağlardaki durumunu özetlemek olmuştur. Bunda Efes antik kentinin Kuşadası’na çok yakın olması, Pygela gibi büyük bir limanın bulunması, kentin batısında ise Ania şehri yerleşimi ve tarihe turizm gözlüğü ile bakıp kentin tanıtımına katkıda bulunma çabası en büyük amildir. Bir diğer etken ise; Kuşadası’nın Türk-İslam tarihi geri plana itilmiş sanki bu dönem Kuşadası’nda hiç yaşanmamış gibi bir algı oluşmuştur. Bundaki en büyük neden ise arşivlerde bulunan Osmanlıca yani eski Türkçe belgelere itibar edilmemesi, bu belgelerin sağlıklı ve düzenli bir çevirisinin de yapılmamasıdır.


Hâlbuki bir kentin tarihi o kentin sahip olduğu en zengin geçmişidir. Üzerinde yaşanılan toprakların tarih içerisinde geçirdiği dönemler bir bütün olarak ele alınmalı ve hiç bir dönemi atlanmadan gerçekçi bir anlayışla yazılmalıdır. Bir bölümü yok sayarak tarih yazmak objektif olmadığı gibi kentin geleceğini kurgulamak ve planlamak açısından ileride telafisi çok zor durumlara sebebiyet verebilir. Bu yüzden bu konu uzmanları yani akademisyen tarihçiler tarafından geç kalınmadan Kuşadası kent tarihi gecikmeden ele alınmalı ve  mutlaka herkesin mutabık kalacağı bir sonuca ulaştırılmalıdır.


Kuşadası turizmin çok yıkıcı ve tahrip edici etkilerine rağmen hala ayakta kalan Türk dönemi eserleri ile yaşayan ve yaşatılan adetleri, hala revaçta olan geleneksel zanaatları ve meslekleri ve Kuşadası halkının bilinçaltına yerleşmiş ve yüzyıllardır tekrarlayarak günümüze kadar getirdiği ve günlük yaşamında canlı olarak uyguladığı alışkanlıkları bu tezimizin kanıtlarıdır. Bir zamanlar her mahallede onlarca cami ve mescit bulunmakta idi. Osmanlı dönemine ait Kuşadası Hurufat Defterleri çalışmasını okuduğunuzda hangi mahallede kaç caminin ve mescidin olduğunu hemen bulabilirsiniz. Bugün sadece kent merkezinde sadece “ beş (5) tarihi caminin " varlığı bile Kuşadası’nın Türk-İslam şehri olduğunun canlı kanıtlarıdır. Kuşadası Küçükada kalesi, Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı,  Urgancı Su kemeri, Adalızade, Sakız dede, Soğucak , Kirazlı türbeleri, Tabakhaneler, tarihi  Kuşadası hamamları ve  Evleri de Türk-İslam Kuşadası şehrinin diğer tarihi tapu senetleridir. Adalızade mezarlığı, Hacı İbrahim cami haziresi, Soğucak türbesi haziresi ve köylerimizde kalan tarihi mezar taşları da Türk-İslam Kuşadası şehrinin günümüze ulaşan tarihi vesikaları ve bir anlamda Türk-İslam varlığının diğer silinemez tapu senetleridir.


Kuşadası’nın bir Türk-İslam şehri olduğunun bir başka çarpıcı kanıtı ve yaşayan Türk varlığı ise “ İki Oklu, Türkmen, Kale içi ve cami atik mahalleleri” ve bu mahallelerde hala varlığı devam ettirilen “ Sokak Çeşmeleri” ve Türk su kültürüdür. Evlerimizde çeşmelerimiz olmasına rağmen hala  gürül gürül akan bazı sokak çeşmelerinden evlerine su taşıyan nenelerimiz genlerinde olan ve çocukluklarında yaşadıkları su kültürünü ısrarla deva ettirmek istemektedirler. Bir başka çarpıcı Türk su kültürü ise “ Adalızade mezarlığında bulunan çeşme sayılarına “ baktığınızda anlarsınız. Şehrin ortasında kalan ağaçlık  küçük bir alandaki çeşme sayısı oldukça fazladır ancak o çeşmeleri “ ……………. Hayratı “ adıyla yaptıranlar ısrarla  Türk-İslam kültürünün “infak yani vakfetme “ hayrını yaşatma içgüdüsüdür.


Bir başka yaşayan ve yaşatılan Türk geleneğinin çok çarpıcı örneklerini , onca çok katı betonarme apartmanların  olmasına rağmen, hala her yönüyle “ buram buram  Türk kokan havasıyla “ İki Oklu ve Türkmen “ mahallelerini gezdiğinde hissedersiniz. “  Daracık sokakları, sokak kahveleri, kapı önünde gece yarılarına kadar sohbet eden kadınları, tokmaklı ve cumbalı tarihi evleri, lokma tatlısı döken ustaları, mis gibi taş fırın ekmekleri, sadece bayramda değil her gün çıkarılan pideleri ve benzeri “ bir çok yaşayan adetler ve gelenekler  Kuşadası’nın “ kadim bir Türk-İslam şehri “ olduğunu haykıran örneklerden bir kaçıdır.


Bir başka çarpıcı örnek ise , bu kentin insanlarını geçmişinde irşad eden , medreselerin, talebe hücrelerinin, sibyan mekteplerinin çokluğudur. Buna ilaveten onca karartmaya ve çarpıtmaya rağmen kentin “ Türkmen ve İki Oklu “ mahallelerinin geçmişlerinde yer alan ve arşiv belgeleriyle kanıtlanan “ güzel sanatlar akademilerinin, konservatuarların, edebiyat meclislerinin “ varlığıdır. Bu kurumlarda “ postnişin, meydancı, gazelhan, hafız, hanende ve sazende “ gibi sıfatlarla görev yapmış ve eserler bırakmış  olan “ sûfîler ve tekke mensupları” dır. Bugüne kadar bizim tespitlerimizde Kuşadası kentinin geçmişinde sadece bu iki mahallede “ 9 ayrı  dergah ve tekke ,9 ayrı postnişin veya dede, yüzlerce dergah /tekke çalışanları, binlerce  müntesibi ve bağlıları “ vardı. Bu gönül erleri sırlanmadan önce bu mahallelerden başlayarak “ din, dil, ırk, cinsiyet, makam ve vb. “ ayrımlara  bakmayarak insanları eğittiler, sadece dünyalarını değil ahiretlerini de abad ettiler.


Hülasa ;


Büyük Türk şairi Nedim ‘in beytindeki şu sözlerle Kuşadası’nı tarif edelim ve sadece bu yazdıklarımızın “ Buzdağının sadece görünen yüzü, altında çok daha derin bir Türk-İslam kültürü ve zengin bir kent tarihi “ vardır diyerek noktayalım. Aidiyet aramanın gereği yok. Bu kent Helen ve Roma kenti değil. Öz be öz Türk-İslam öğretileriyle karılmış ve mayalanmış bir hamura ve cevhere sahiptir.


Meyhane mukassi görünür taşradan amma,
   Bir başka letafet, bir başka lezzet var içinde
 
(Meyhane dışarıdan  kasvetli ve içeriye girilmesi hoşlanılmayan bir yer gibi görünür amma, içine girdiğiniz zaman orada mutlu olursunuz ve geçirdiğiniz vakitten tad alırsınız).
 

Aynen Kuşadası’nda yaşamak gibi.

 

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam143
Toplam Ziyaret353617
Köşe Yazıları
Hava Durumu