• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Site Menüsü
Site Haritası

Güvercin ada kalesi

                       KUŞADASI GÜVERCİN ADA KALESİ



Adı :                                         Güvercinada Kalesi
Tescil tarihi:                              11.12.1976
Sayı :                                        266
Pafta No :                                 19 J-2,71 Ada, 2-3 parsel
Tescil eden kurum:                   Turizm ve Kültür Bakanlığı Tabiat Varlıkları
                                                  Yüksek Kurulu
 
Kuşadası İlçesi, Hacı Feyzullah Mahallesinde bulunan Güvercinada Kalesi, Kuşadası Körfezinin ağzında limanı koruyan bir konumda yapılmıştır. Geçmişi birkaç yüzyılı aşan kıyı kentlerinin çoğunda olduğu gibi Kuşadası’nda da denizden gelebilecek saldırılara karşı bir kale inşa edilmiştir. Limanı koruyan coğrafi konumundan dolayı kale bugün Güvercin ada olarak anılan ve 1950 lerin sonunda bir mendirekle karaya bağlanmış olan ada üzerine inşa edilmiştir. Geçmişte başta güvercinler olmak üzere adada çok sayıda kuş bulunması, Güvercinada ve Kuşadası isimlerinin kökenleri hakkında bize fikir vermektedir.[1]

[1] Murat Saraç , Güvercin ada kalesi, Kuşadası Envanteri, Kuşadası 2013, sayfa 37



Tarihi

Bizans döneminde Scala Nouva adıyla anılan Kuşadası’nda denizden gelebilecek saldırılara karşı adacık üzerinde bir kale inşa edilmemişti. 1390 yılında Osmanlı idaresine giren kent, 1402 de Timur tarafından alınmış ve  Fetret dönemi sona erince tekrar 1413 yılında Çelebi Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Kuşadası’nın kaza merkezi olarak bağlandığı Sığla livası, Anadolu eyaletinin sancakları arasında yer alınca “ Tersane hassı “ olarak “Cezayir-i Bahr-i Sefid Eyaletine-Kapudan Paşa Eyaletine “ bağlanmıştır. 1534 yılında kurulmuş  ve ilk beylerbeyi Barbaros Hayreddin Paşa olmuştur. Hızır Hayreddin Paşa olarak bilinen bu  büyük Türk Denizcisi  bugünkü Güvercin ada olarak tanımlanan iç kaleyi ve şehir cephaneliğini yaptırmıştır. 1613 yılında sadrazam ve damat Konevi Mehmet Paşa’ya temlik olarak verilen Kuşadası adeta yeniden kurulmuş, Mehmet paşa güvercin ada kalesini tamir ettirdiği gibi, kente içinde hamam, cami, medrese, iç kale, han, imarethane ve vb yapıları olan büyük bir “ külliye “ inşa ettirip kendi adına vakfiye kurmuş, bazı dükkanları vakfiyeye bağışlamış ve Kuşadası iskelesini tamir ettirmiştir. 1671 tarihinde Kuşadası ve çevresini ziyaret eden meşhur Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Kuşadası Güvercin ada kalesi hakkında bize önemli bilgiler vermektedir. [2]   Daha sonra subaşı İlyas Ağa tarafından şehrin dış surları ve kale çevresindeki surlar tamir ettirilmiştir. 1826-1827 miladi tarihine denk gelen bu onarım Kuşadası’nın 1821 Mora isyanından Güvercin ada kalesinde yol açtığı tahribatları onarmak ve Samos tarafından gelebilecek korsan saldırılarına karşı kenti korumak amacıyla yaptırılmıştır.  1834 yılında tekrar onarımdan geçirilen kale güçlendirilmiş ve 1957 yılında bir mendirekle karaya bağlanmıştır.2013 yılında Kuşadası Belediyesinin yaptığı ve Aydın Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından röleve ve restitüsyon projesi onaylanan ve Aydın Valiliği İl Özel İdaresi tarafından ödenek verilen Güvercin ada kalesi surları tamir ettirilmiş ve kale içinde bazı yapılar onarılarak esaslı bir düzenleme yapılmıştır. Yine Kuşadası belediyesi tarafından hazırlanan başka bir proje ile iç düzenlemesi yapılmakta ve yakın zaman içerisinde ziyarete açılma planları yapılmaktadır.

 Evliya Çelebi’ye göre Kuşadası kalesi

Ünlü seyyah 1671 de ziyaret ettiği Kuşadası’nın kalesini şu sözlerle seyahatnamesinde bize aktarır ; “ ….. ve limanı 500 pare kadırga alır ve gayet timur yutar limandır. Ama batı tarafına timur bırakup yatmak gerek. Ve bu liman içünde küçük bir adacık vardır. Bir yalçın kaya üzre, şekli müdevver ve metin bir kalacığı vardır.  Etrafı 100 adımdır. Başka dizdarı ve 40 adet neferatı ve 10 pare balyemez topu vardır ki limanın canib-i erbaşında kuş kondurmaz. Bu Kuşadası’nın mendirek kal’asıdır. Ve her gece beri  kal’adan dahi onar nefer tüfenkendaz şehbaz yiğitler imdada giderler. Ve Kuşadası dinilmeye bahis adacıkdır ki, her sene bu cezireye nice kere yüz bin tuyur gelüp ziyaret etmeyince ubur itmezler. Mutalsam bir cezirecikdir…….. “.  Evliya Çelebi’nin sözleri ise günümüz Türkçe’si ile şöyledir. “ Ve kentin limanı kadırga sınıfından 500 parça gemi kapasitelidir. Ve limanı oldukça iyi şekilde demirlemeye uygundur. Ama limanın batı tarafı  daha çok demirlemeye elverişlidir. Ve liman içinde küçük bir adacık vardır. Yuvarlak şekilli bir yalçın kaya üzerine oturmuş olan adanın sağlam bir kaleciği vardır. Adanın etrafı 100 adımdır. 40 yeniçerisi ve 10 balyemez topu ile adada kale komutanı  ile ayrı bir birlik vardır. Ki bunlar dört bir çevresini kuş uçurtmaz bir şekilde limanı korurlar. Bu ada Kuşadası’nın mendirek kalesidir. Her gece kentteki kaleden (kervansaray’dan-Kurşunlu handan ) tüfeklerini ve silahlarını kuşanmış gösterişli ve silahlı 10 yiğit yeniçeri buraya nöbete gelirler. Ve bu şehre Kuşadası denilmesinin sebebi bu adacıktır. Ki her yıl bu küçük adaya bir çok kez yüzbinlerce kuş gelir, konmadan, burayı ziyaret etmeden gitmezler. Tılsımlı ve büyülü bir adacıktır.[3]

Yapı malzemeleri ve yapım tekniği

Tabi bir kayalık üzerine yaptırılan Güvercin ada kalesi, Kuşadası körfezinin ağzında limanı koruyan bir konumda olması nedeniyle çok önemli görevler ifa etmiştir. Kale  17,50 X 15.80 m. boyutlarında taş ve tuğla malzemeden beşik tonozlu olarak gözetleme ve ileri karakol görevlerini yapması düşüncesiyle de inşa edilmiştir.  Güney cephe ortasındaki yuvarlak kemerli çift kanatlı ahşap kapıdan  içeriye girilmektedir. Doğu duvarına bitişik taş merdiven 22 basamaktan sonra kare merdiven sahanlığından 90 derecelik bir açıyla sola dönüş yaparak 5 basamaklı ikinci bir kolla terasa çıkışı sağlar.  Terasın etrafı barbatalıdır.  İç mekanda kuzey ve batı duvarlarıyla giriş kapısının her iki yanına mazgal biçimli büyük nişler açılmıştır. Merdiven sahanlığı altında bir niş yer almaktadır. Zemin altına sürahi biçimli bir erzak ambarı yapılmıştır. Kale muhafızlarının erzak ihtiyacı böyle karşılanırken su ihtiyacı da kalenin doğu tarafına yapılan bir sarnıçla sağlanmıştır. Kale 19. Yüzyılın ilk yarısına kadar bu haliyle görev yapmıştır. Evliya Çelebi’nin seyahatinden yaklaşık 100 yıl sonra çizilen bir gravürde adanın etrafında surlar görülmektedir.  Bu surlar  daha sonra İlyas ağa tarafından eklenmiş ve denizden gelebilecek tehlikeleri önlemiştir. Surlar adanın şekline uygun bir biçimde kıyıdan biraz içeride ve kıyıya paralel olarak 3m yüksekliğinde inşa edilmiştir. Kale surlarının taşları Yılancı Burnu’ndan çıkarılıp getirilmiştir. Surların güneyinde doğuya cepheli, merdivenle çıkılan , yuvarlak kemerli, iki kuleyle korunan kale giriş kapısı yer almaktadır. Kuzey kule beşgen, güney kule ise silindirik biçimlidir. Kapı üstündeki kitabe boşluğu burada bir kitabe yada İlyaszadeler ait bir arma kabartmasının olabileceğini düşündürmektedir. 1930 tarihli eski bir fotoğrafta bu boşluk görülmektedir. Söz konusu boşluğun üst tarafına konulan lento taşı, büyük kısmı duvar içinde kalan ve okunamayan stel biçiminde bir mezar taşına aittir ve muhtemelen Ermenicedir. Bu boşlukta olan kitabe ya çalınmış ve bir yerlere atılmıştır.  Surların inşa kitabesi kuzey kule duvarındadır ve 4 satır-20 mısralık kitabesi şöyledir.



[2] Mükerrem Kürüm, Kuşadası ve köylerinde mimarlık, Geçmişten geleceğe Kuşadası sempozyumu II, Kuşadası 2008, sayfa 164-182

[3] Müjgan Şavkay, Tarihi belgeleriyle ve görünümü ile Kuşadası, Kan yılmaz Matbaacılık, Kuşadası Mayıs 2016 sayfa158



Kale kitabesi

Osmanlıca kitabe metin  aruz vezniyle Mefailün/Mefailün  kalıbıyla şu şekildedir.

Bi-hamdillah tamam oldu, bu hısnın inşaası hem

Gelüp taşı Yılancu’dan, karar itdi bunca hem

Taş menzil horluktadır, gark-ı derya emvac hem

Kimse bilmez türab iken kala-i sultan oldı hem

Anın banisidir İlyas, karin-i hızır kerim hem

Her umurda tevekkeldir, ol gani rahman hem

Ola dareynde selamet, beka-ı nesl-i ihsan hem

Ere şanında maksudu, haşr-ı cennetde bürhan-ı hem

Dedim tarihini meab, çıkdı bir dürr-i meanı hem.

Hicri 1242/ 1828

 

Günümüz Türkçesi ile

Allaha hamdolsun. Bu kalenin inşası tamam oldu. Taşları Yılancı’dan geldi ve bu kalede kullanıldı. Alt tarafta deniz dalgalarının dövdüğü bir taş konak vardı. Burası kimsenin bilmediği boş bir çıplak toprak iken Sultan kalesi oldu. Onun banisi şerefi Hızır’ın dostu olan İlyas ağa’dır. O her işinde gani rahman olan Allah’a güvenip tevekkül etmiştir. Allah onun ihsanını ve neslini ebedi kılsın ve her iki cihanda selamet içinde olsun. Cennete girmekte onun delili olsun ve yüce gayesine ersin. Tarihi sığınacak yer olarak söyledim ve bir manalar incisi çıktı. Miladi 1826.[4]

 

Osmanlılarda kale merkezli Kuşadası ve önemi

Kuşadası kenti kurulduğu andan itibaren kalesi olamadan düşünülemez. Bu söylediğimiz gerçek aslında tüm Akdeniz kıyılarında ortaçağ ve yeniçağlarda var olan yerleşim birimleri için geçerlidir. Denizden gelebilecek saldırılar ancak ve ancak korunaklı, sağlam ve silahlı birliklerce savunulan surlar gerisinden püskürtülebilirdi. Bu saldırılar güvenliği tehdit ettiği gibi insanlar tarafından ortaya konan zenginliği de tehdit etmekte olduğundan can ve mal güvenliğinin sağlanması ancak bu şekilde mümkün olabilirdi. Hele Osmanlı siyasi gücünün Batı Anadolu’nun verimli ovalarında üretilen malların başkent İstanbul’a düzenli olarak akmasını sağlamak gibi bir planı varsa bu güvenliğin sağlanması daha da önemli hale geliyordu. Tarihin en eski çağlarından itibaren insanlar kendilerini, ailelerini ve sahip oldukları diğer değerli nesneleri düşman saldırılarından korumak amacıyla önce evlerinin, sonraları ise yaşadıkları şehirlerin etrafını duvarlarla çevirerek daha güvenli bir hale getirmek ihtiyacını hissetmişlerdir. Kaleler çoğunlukla kalın bir duvar, yani sur, ve bu duvar boyunca dizilen aralıklı burçlardan oluşur. Duvarlar genellikle taş, kimi zaman da tuğladan yapılır ve horasan harcıyla örülür. Burçlar birbirlerini görebilecek ve koruyabilecek biçimde konumlandırılır. Kale duvarlarının üstü, savunanların her yere yetişebilmelerini sağlamak amacıyla düz yapılır ve bu düzlüğe “seğirdim yeri” denir. Kale kapısı savunma yönünden önemli bir noktadır. Kaldırılabilen köprüler, açılan kapı kanatlarının önüne inen ikinci bir kapı, “hisarpeçe” adı verilen ve özellikle kapıyı koruyan kule, hep bu zayıf noktayı güçlendirme amacı taşır.

 



[5] M. Kenan Özkan, Kuşadası kitabeleri, Geçmişten geleceğe Kuşadası sempozyumu 2000, s 171



Şehrin çekirdeğini oluşturan kalenin, bunun dışında Osmanlı şehirlerinde önemli askeri ve idari fonksiyonları da bulunmaktaydı. Devletin resmi belge ve kayıtları, para ve değerli eşyalarla, vakıf ve tüccarların malları güvenli bir yer olarak kabul edilen kalelerde saklanırdı. Beldenin hapishanesi de kalede bulunurdu. Özellikle güvenlik konusunda yerine getirmekte olduğu hizmetlerden dolayı vergiden muaf olmakla beraber, devletin satışını yasakladığı metanın dışarıya gönderildiği önemli bir kaçakçılık limanı olma özelliğini daima muhafaza etmiş idi. Hatta küçüklü büyüklü bazı Osmanlı yöneticileri bile bu kaçakçılığın içindeydiler. Bunun önüne geçmek isteyen Osmanlı yöneticilerinin XVII. yüzyıl başlarında bu duruma bir çekidüzen vermek istedikleri anlaşılıyor. Eskiden Sakız gümrük mukataasının bir parçasını oluşturan Kuşadası, bu yüzyılın başlarında zamanın sadrazamı olan Öküz Mehmed Paşa’ya temlik olarak verilmiş, Paşa da, limana yeni bir kale ve bir han yaptırıp, iskeleyi de genişletmişti. Kasabaya haftalık Pazar kurma hakkı da tanınmıştı. Bu tahkimatın nedeni Hıristiyan korsanların saldırılarına karşı burada yaşayanları korumaktı.  Kuşadası yerleşimi kentteki bu kale ile öylesine bütünleşmişti ki 1676 tarihinde Anya nam-ı diğer Kuşadası adıyla kaza, nefs yani şehir ismi olarak da Enderun-ı kala-i Kuşadası şeklinde kaydedilmişti. Ancak burada bir neden daha olduğu söylenebilir. Osmanlıların batı Anadolu kent ve limanlarını ele geçirmesinden sonra bu bölgeden yapılan dış ticareti denetlemeye çalışmaları ve üretim mallarını ki bunlar arasında özellikle hububat türü ürünler ayrı bir öneme sahiptir. Özellikle İstanbul’a yönlendirmeye çalışmaları, bu bölge ile yabancı ülkeler arasındaki dış ticareti gerileten nedenlerin başında gelmektedir. Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’deki Venedik ile mücadelesinin temelinde de bu yatmaktadır.  Bu trafiği kontrol etmek için de kıyı kentlerindeki limanlarda var olan kaleler güçlendirilmiş veya yenileri inşa edilmiştir. Çünkü Osmanlının dağıtımı en sık denetlediği büyük batı Anadolu limanlarında bile, yasal izni olmayan gemilere tahıl ve başka besin maddeleri yükleniyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nun başka yerlerinde ve Avrupa’dan gelen gemiler Urla, İzmir, Seferihisar, Kuşadası ve Balat limanlarına gizlice demirliyorlardı. Yeniçerilerin ve Saray görevlilerinin verdiğinin üzerinde fiyat verebildikleri için tahıl, arpa, fasulye, susam ve başka besin maddelerini alıp götürüyorlardı. Osmanlı Devleti ticaret dışında Ege kıyıları ve adalardaki bu limanları güvenlikle ilgili konularda bir bütün olarak görmekteydi. Bayramiş, Anya (Kuşadası), Edremit, Kemer, Ayazmend, Çandarlı, Bergama, Menemen ve Foçalar (Eski ve Yeni Foça) bu ağın Anadolu kıyılarındaki ayaklarıydı.   1657’lerde Kuşadası’na gelen bir Fransız gezgin olan Jean Baptiste Tavernier ise kaleden hiç bahsetmez. Sadece iyi bir liman olarak gördüğü Kuşadası limanının, mallarını boşaltmak amacıyla gelen gemilere yasaklanmış olduğundan ve ticaretin İzmir’e yönlendirildiğinden bahseder. 1702’de Kuşadası’na gelen Tournefort’a göre ise Kuşadası limanı daha çok askerî nitelikli bir limandı. Yine Fransız olan bu gezginin belirttiğine göre kentin ticareti önemli değildi. Limandan İzmir’e mal yüklenmesi yasaktı. Gezgin, sadece buğday ve fasulyenin gemilere yüklenebildiğini söylüyordu. 

Kale İçindeki Mezar Kitabesi Tercümesi 

HÜVE’L-BÂKÎ

 

İbret al ey dil cihandan kılma dehre i’tibâr

Çünki ol mekkâredir hem gaddar hem bî-vefâ

Çarhın el-hakk daima devran eyler aksile

Alemin ikbalini her anda eyler lâ bekâ

Cami-i Kübra Hatibi Hacı Seyyid Mustafa

Mecma-ı hitabile mahşur ide anı hudâ

Kuşadası gümrüğünde kâtib iken bir zaman

Mürg-i ruhu alem-i ervaha uçdu hâliyâ

Olmuşidi meslek-i pâki tarîk-ı Hâlidî

Halledallâh ilâ ravzâti’l-cennâti’l-alâ

Can çekerken geldi Rıdvan söyledi tarihini

Cennet-i vâlâya gitdi Hâc Seyyid Mustafa

Merhum ve mağfur Hacı Seyyid Mustafa Efendi ruhu içün rızâen lillâh el-fâtiha

 15 Muharrem sene 1265 (M. 11 Aralık 1848)







Üstüne kare planlı bir kalenin yapıldığı kayalığın karşısındaki garnizonda 20 kadar asker bulunduğunu yazan Tournefort, ayrıca Kuşadası’nda 100 kadar yeniçerinin, kadı, serdar ve kale dizdarının bulunduğunu belirtir. Kale sadece denizden gelebilecek saldırılara karşı savunma yapma olanağı dışında, bölgede suç işleyen kişilere verilen hapis cezalarının uygulandığı bir yapı olma özelliği taşımaktaydı. Örneğin Evâhir Receb 1126/Ağustos başları 1714’de Kuşadası kalesinde kalebend olarak tutuklu bulunan Güzelhisar sakinlerinden eski müftülerden Mustafa Efendi’nin şu anda ıslah-ı nefs ettiği, bundan sonra vilayet işlerine karışmayacağı, kendi halinde ilimle meşgul olacağı yönünde Aydın ve Menteşe sancakları muhassıl-ı emvâl’i El-Hac Ahmed’in gönderdiği mektup üzerine af edildiğine dair bir hüküm Kuşadası dizdarına yollanmıştı. Kuşadası kalesi, XVIII. yüzyıl’da, halen devam eden taşra ile İstanbul arasındaki emtia trafiğinde ve bu seyrüsefere dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehdide karşı savunma rolünde ve bu rolü iyiden iyiye benimsemiş bir askeri üs konumundadır. Belki de XV. yüzyıldan, yani bölgenin Osmanlı birliklerince kesin olarak alınmasından ve İstanbul’un ele geçirilip, Osmanlı Devleti’ne başkent yapılmasından hemen sonra başlayan bu ilişki, arada İzmir’in ortaya çıkmasına ve bölgede en önemli liman haline gelmiş olmasına rağmen, incelediğimiz döneme kadar Osmanlı devlet adamlarınca devam ettirilmeye çalışılmıştır.[5]

[5] Yrd. Doç. Dr. Bülent Çelik, 18. Yüzyılda Kuşadası kalesi, Geçmişten Geleceğe Kuşadası Sempozyumu II, 2008 Kuşadası, sayfalar 157-162

Kaynakça

 Çelik, Y. D. (2008). 18.yy da Kuşadası Kalesi. Geçmişten Geleceğe Kuşadası Sempozyumu II (s. 157-162). Kuşadası : Siyah Grafik Matbaacılık.

Kürüm, M. (2008). Kuşadası ve köylerinde Mimari. Geçmişten Geleceğe Kuşadası Sempozyumu II (s. 164-182). Kuşadası: Siyah Grafik Matbaacılık.

Özkan, M. K. (2000). Kuşadası Kitabeleri. Geçmişten Geleceğe Kuşadası Sempozyumu I (s. 171). Kuşadası: Meta Basıım İzmir.

Saraç, M. (2013). Kuşadası Güvercin Ada Kalesi. Kuşadası: İntegra Ofset yazılım.

Şavkay, M. (Mayıs 2016). Tarihi Belgeleriyle ve görünümü ile Kuşadası. Kuşadası: Kanyılmaz Matbaacılık.



 

 

 

 

 

 

 

 

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam267
Toplam Ziyaret349632
Köşe Yazıları
Hava Durumu