• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Site Menüsü
Site Haritası

Bedri Noyan



DR. BEDRİ NOYAN



 
 
Asıl adı Salih Bedreddin olup 1912 yılında asker olan babasının görevli olarak bulunduğu Serez’de doğmuştur. Babası İsmail Hakkı Noyan aslen Samsunludur. Annesi Refia Hanımın şehirde bulunan Bedreddin’in dergâhına götürüp dilekte bulunmasından dolayı mekânın hatırına adı verildi. Bir aylık iken babasının görevinin değiştirilmesi sebebiyle Anadolu’ya dönmüşlerdir. Ailesinin görev yüzünden sık sık yer değiştirmesi sebebiyle ilkokulu her yıl farklı şehirlerde okumuştur. Babasının albaylıktan emekli olması üzerine Samsun’a dönmüşlerdir. Ortaokul ve liseyi burada okumuştur. Samsun Lisesini 1931 yılında ilk mezunlarından biri olarak bitirmiştir. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini 1937 yılında bitirmiştir. Prof. Dr. Max Meyer’in asistanı olarak Ankara Nümune Hastanesinde kulak-burun-boğaz ihtisasını yapmıştır. Hitler’in baskısından kaçarak Türkiye’ye gelen Alman hocalardan olan Meyer, 1934-1935 yılında inşaatı tamamlanan Ankara Nümune Hastanesinde 1935’te Kulak-Burun-Boğaz Kliniği direktörü olarak görev almıştır. Mülteciler arasında -Yahudi olduğu hâlde- Alman milliyetçiliği duygularının kuvvetli oluşuyla dikkati çekiyordu. 1941 yılında aynı görevle Tahran Üniversitesinde çalışmaya başlamış değerli bir hocadır. 1946 yılında İstanbul Üniversitesi KBB Kliniği doçentlik imtihanını kazanarak akademik hayata intisap etmiş, 1951 yılında üniversiteden ayrılmıştır. Serbest olarak hekimlik yapmaya başlamış, daha sonra eşinin memleketi Aydın’a yerleşmiştir. Aydın Lisesi doktorluğu görevinde iken 1977 yılında yaş haddinden emekli olmuştur.

Aydın eski milletvekillerinden Fuad Şahin Erlaçin’in kızı, çocuk hastalıkları mütehassısı Aydın 1913 doğumlu Dr. Semiha Erlaçin ile evlenmiştir. Avukat olan büyük oğlu Kurtecebe Noyan İzmir’de yaşamaktadır. Aydın 3.11.1952 doğumlu ikinci oğlu Ateş Noyan Hukuk Fakültesini bitirdikten kısa bir süre sonra 13.9.1975 tarihinde trafik kazasında vefat etmiştir. Aydın 1.1.1955 doğumlu kızı Alev Mörel eğitimcidir. Çocuklarından dört torun sahibi olmuştur. 1990 yılında İzmir’e yerleşmiş, yaz aylarını Kuşadası’nda geçirmiştir. 6.11.1997 tarihinde İzmir’de vefat etmiş, Aydın Eski Yeni Camiinde kılınan öğle namazını müteakip Aydın Telli Dede Kabristanlığında toprağa verilmiştir.

Serbest hekimlik yaptığı dönemde Diyarbakır ve Aydın’da Halkevlerinde çalışmış, yöneticiliklerinde bulunmuştur. 1960 İhtilâlinden sonra kurulan Türk Kültür Derneğinin Aydın şubesini açarak başkanlığını yapmıştır. Bektaşîlik tarikatına girmesine vesile olan aile dostları Dr. Hasan Ragıp Erensel’dir. Bu tarihlerde tıp öğrencisi idi. Dönemin dedebabası olan Ali Naci Baykal Dedebabadan nasip almak suretiyle tarikata intisap etmiştir.
 Tasavvufa yöneldiğinde önce ney üflemeye başlamıştır. Kendisini tarikata yönlendiren Baykal’ın 1960 yılında vefatı üzerine halife babalar tarafından yapılan seçim sonucunda Bektaşîliğin Babagan kolunun postnişinliğine, çok az kişiye nasip olan bir yaşta, 48 yaşında oturmuştur . Bektaşîlikte dedebaba unvanını bir kişi taşımıştır. Bu göreve getirildikten sonra ömür boyu görevde kalır. Dedebaba Hacı Bektaş Veli Dergâhı postnişinidir . Aynı zamanda dünyadaki bütün Bektaşîlerin başıdır. Bektaşîlik tarihinde ilk kez dedebaba unvanı Sersem Ali Baba tarafından kullanılmıştır. 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılması üzerine dedebaba olarak görev yapan Salih Niyazi Dedebabanın Arnavutluk’a göç etmesinden sonra yerine Ali Naci Baykal Halifebaba vekil kalmıştır. Komünizm döneminde Arnavutluk’ta dinî faaliyetler yasaklanmış, elverişli ortamın tesisi üzerine 12.11.1992 tarihinde Noyan, Arnavutluk’tan kendisini ziyarete gelen Bektaşîler arasında bulunan Yaşar Sinan Vardi’ye hilâfet görevi vermiştir. Avustralya’da Melbourn’da bir Bektaşî tekkesi bulunmaktadır. Yakın zamana kadar faal olan bu tekkenin son postnişini Selman Baba, Hakk’a yürüdükten sonra yeri doldurulmamıştır. ABD’de Michigan eyaletinde faal durumda 120 dönüm arazi üzerinde kurulu bir Bektaşî dergâhı bulunmaktadır. Postnişini Recep Ferdi Babanın hilafetnamesi Noyan tarafından Amerika’da verilmiştir.


Bektaşîliğin günümüze kadar dedeler ve babalar kolu olmak üzere iki kolda geldiği biliniyor. Dedeler kolu, Hacı Bektaş Veli’nin evlendiğine ve çocuğu olduğuna, dedelerin de bu soydan gelmesi gerektiğine inanıyor. Bu kolun günümüzdeki temsilcileri Hacı Bektaş Veli’nin oğlu Timurtaş’ın soyundan geldiği belirtilen Çelebiler ve Ulusoy’lardır. Dervişler diye anılan babalar kolu ise Hacı Bektaş Veli’nin evlenmediğini yani mücerret olduğu söylemekte, yöneticilerinin seçimle gelmesi gerektiğini savunur. Bu durum, “babalar yoldan, dedeler kandan” şeklinde ifade edilir.
Dedebaba seçildiği tarikatına, sahip olduğu engin kültürü ve önceden kurduğu geniş ilişkiler çemberiyle öncekinden farklı bir görünüm kazandırmıştır. Bektaşîlik, onun temsil gücüyle, entelektüel zümrenin itibar ettiği yeni bir çizgi kazanmıştır.

Dinî bilgisi ve entelektüel birikimi sayesinde Bektaşî camiasında uzun süre sükûnetin hakim olmasını temin etmiştir. Ölümünden sonra iç çekişmeler ve bölünme hâdisesi ortaya çıkmıştır. Vefatından kısa bir müddet önce yerine geçeceğine büyük ihtimal verilen makine mühendisi, Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Kurma ve Yaşatma Vakfı kurucularından Eryek Dergâhı Postnişini Halifebaba Turgut Koca 15.10.1997 tarihinde öldü . Bu anî ölüm dedebaba seçiminde normal prosedürün nasıl işleyeceği konusunda tartışma yarattı. Dedebabanın ölümünden sonra bir alt mertebe olan halifebabalar toplanarak halifebaba sıfatını taşıyan bir kişiyi seçimle dedebabalığa getiriyorlar. Noyan’ın ölümünden önce kendisinin yerine geçecek isim olarak Turgut Koca belirlenmişti. Anî ölüm belirsizlik yarattı . 12 Aralık 1997 tarihinde İzmir Yamanlar’da dedebabalık seçimi yapıldı. Seçimden kısa bir müddet sonra sonucu hazmedemeyenler arasında karşılıklı bildiri savaşları cereyan etti. Türkiye’nin birlik ve dirliğini yakından ilgilendiren Bektaşîler arasındaki birlik Noyan’ın vefatı ile sona erdi.

Eskilerin hezarfen olarak nitelendirdikleri, Osmanlıdan Cumhuriyete kalan ender münevverlerden biri olan Noyan’ın sahip olduğu hünerler saymakla bitmez. Usta bir hattat, ressam, şair ve müzisyendir. Gençliğinde musikiye önce keman çalmakla başlamıştır. Klâsik kemandan bağlamaya geçmiştir. Ney üflemeye başladığında kullanacağı enstrümanı bizzat kendisi kamıştan yapmıştır. İlâhi ve nefesler yazmıştır. Sevenlerin dilinden düşmeyen “Kemanımla sana bir ses verebilseydim eğer” isimli tangonun sözlerini yazmıştır. Eski harfle yazılmış matbu ve el yazması metinleri okumaktaki vukufiyetini hat sanatında da göstermiştir. Bilhassa yeni harflerle yazı sanatının güzel örneklerini ortaya koymuştur. Aydın’da yaşadığı son yıllarda dostlarını kabul ettiği bir mekân hâline gelen muayenehanesi meydana getirdiği sanat eserlerinin sergilendiği küçük bir galeri idi. Aynı zamanda kalemi ve fırçayı iyi kullanan bir ressamdı. Kara kalemle bugün ortadan kalkan birçok maddî yapıyı ölümsüz hâle getirmiştir. Makalelerini konuları elveriyorsa eskizleri ile süsleyerek zenginleştirmiştir. Kaşık ve su kabaklarının üzerine Türk sanatının ölümsüz motiflerini kalemiyle işlemekte ustalığını göstermiştir. Aydın’da bulunan bahçeli ikametgahı âdeta müze ev hususiyeti kazanmıştır. Evin içindeki salona açılan camlı bölümler, Türk sanatının mutena örneklerinin sergilendiği kendi elinden çıkan vitraylarla çevrilidir.

Uzun ömrü içinde yurt içinde ve dışında tıbbî kongrelere katılmayı sürdürmüştür. Türkoloji ve halk kültürü sahalarındaki kongrelere de katılarak tebliğler okumuştur. Strasbourg’da 26 Haziran 1970 tarihinde düzenlenen Türkoloji Kongresine katılarak, “Bektaşîlik ve Şamanizm ile İlgili Bazı Konular” ve “Bektaşîlik ve Masonluk” isimli iki bildiri sunmuştur. Kongre sırasında katılımcı Türk ilim adamlarının desteğiyle bir “Türk Şiir Günü” tertiplemiştir. Türk ve yabancı ilim adamları şiirler okumuşlar, Noyan orada kongre münasebetiyle yazdığı “Kongre Nefesi” isimli şiirini okumuştur.
Bektaşîlik yorumu, bütün insanlığı kucaklayan bir anlayışı ihtiva etmektedir. Cumhuriyet dönemi Bektaşîlerinin belirgin özelliği olan Atatürk sevgisi ve vatanseverlik duygusu şahsiyetinde bariz bir şekilde görülmektedir. 1826’da Yeniçeri Ocağı kaldırılırken Alevî-Bektaşî ocakları kapatılmış, dergâhlarına Sünnî din adamları tayin edilmiştir. İttihat ve Terakki döneminde konuya ilmî olarak yaklaşılmış, Baha Said Anadolu’yu dolaşarak saha araştırmaları yapmıştır. Cumhuriyet döneminde birkaç araştırmacının dışında hemen hemen önemli hiçbir inceleme yapılmamıştır. Noyan, kapalı kutu olan tarikatı hakkında toplumu doğru olarak bilgilendirmek gayesiyle 1965 yılında günlük Yeni Gazete’de Alevîlik-Bektaşîlik üzerine ilk dizi yazıyı kaleme almıştır.
Burada Bektaşîlik hakkında teorik ve uygulamaya yönelik bilgiler en yetkilinin kaleminden belki de ilk defa kamuoyuna duyurulmuştur. Yazı dizisine zengin görsel malzeme muhteva zenginliği kazandırmıştır.

Uzun yıllar taşrada, büyük kültür merkezlerinden uzakta yaşamasına rağmen akıp giden hayatın meselelerine bîgâne kalmadı. Yaşadığı ortamın tarihî ve kültürel değerleri hakkında düşüncelerini kaleme aldı. Türkiye’de birçok yerde olduğu gibi Aydın’da da şehir içinde eskiden mezarlık olan, bugün üzerinde düşkünler evi, Sosyal Sigortalar İşçi Blokları bulunan mahalde makamı bulunan Karaca Ahmet Sultan hakkında muhtevalı bir makale kaleme aldı . Aydın’ın güneyinde bugün dolmuş bulunan ve kendisinin de gömülü bulunduğu mezarlığa adını veren “Telli Dede”yi başka bir yazısında ele almıştır .İhsan Hınçer’in ölümüne kadar uzun yıllar çıkardığı Türk Folklor Araştırmaları dergisinde makaleler neşretmiştir . Kendisinden yazı talep edenlere yardımcı olmuştur. Muhtelif gazete ve dergilere dağılmış olarak bulunan yazılarının bibliyografyasının toplanması gerekmektedir. Ömrünün son demlerine kadar düşünme ve yazma faaliyetinin devam ettiğini vurgulamak gerekmektedir. Dergilerde kalan makalelerinin büyük çoğunluğu Alevîlik-Bektaşîlik üzerine kaleme aldığı 7 ciltlik eserinden çıkarılmış yazılardır.

Toplumu aydınlatmak gayesiyle yazdığı makaleler yanında akademik seviyede neşriyatı da bulunmaktadır . Sağlığının elverişli olduğu yıllarda her yıl Hacıbektaş’ta yapılan merasimlere katılarak konuşmalar yaptı, tebliğler okudu . 1980 yılından sonra ülkede yaratılmak istenen etnik ayrımcılığa karşı üniversitelerin ilgili bölümlerinin katkılarıyla muhtelif dergilerde ilmî makaleler ve müstakil kitap neşrine başlanmıştı. Noyan, bu faaliyete kendi köşesinden mütevazı katkılarda bulundu. Diyarbakır’da Halkevi başkanlığı yaptığı yıllarda bölge halkını yakından tanıma imkânı bulmuştu. Alanda kazandığı birikimi yazılarına aksettirdi . Bektaşîliğin izlerinin bulunduğu bütün Türk yerleşim alanları ve insanları ile ilgili makaleleri bulunmaktadır .

Günümüzde Türkiye’nin toprak ve kültürel bütünlüğüne karşı sistemli olarak yürütülmekte olan küresel baskılar sonucunda ülke gündemini işgal eden Alevîlerin azınlık olarak kabul edilip inanç hürriyetlerinin sağlanması tartışmaları yapılmaktadır. Bu kesimin sözcüleri olduklarını ifade eden şahısların konuşmaları calibi dikkattir. Bu konuşmalardaki sığlık ve üzerinde yaşadığımız topraklara, millete karşı saygı duymayan beyanlar karşısında Noyan’ın yokluğu fazlasıyla hissedilmektedir. Noyan, eserlerinde siyaseti gözetmemiş, doğruları yazmaya özen göstermiştir. Yazdığı doğrular bazılarının gocunmasına sebep olmuştur . İlmî kanaatlerinden dolayı onu eleştirenlerden bazılarının sonradan Alevîliğin İslâmiyet’le alâkasının bulunmadığı şeklinde bir sonuca ulaştıkları görülmüştür.


Ölümü üzerinden uzun bir zaman geçmiştir. Aydın’da bahçe içindeki tek katlı evinin zemin kısmında kitapları muhafaza edilmekte idi. Kitaplıkta bulunan matbu ve yazma eserler özen ve emekle toplanmıştır. Yazma Kuran-ı Kerimler, cönk ve şiir mecmuaları, divanlar oldukça değerlidir. Ölümünden hemen sonra çocukları onun adına bir vakıf ve müze kurmayı düşündüklerini beyan etmişlerdi. Şimdiye kadar bu düşünce gerçekleşmemiştir. Bu vaadin yerine getirilmesi gerekmektedir. Noyan’ın matbu ve yazma hâlinde çok sayıda eseri bulunmaktadır. Bazı eserleri ölümünden sonra neşredilmiştir. Tıp sahasında yayınları bulunmaktadır. Besteleri plâk hâline getirilmiştir. Bazı bestelerinin notaları neşredilmiştir. Yakınları neşre hazır durumda olan eserlerinin yayımlanmasını temin ettikçe, vefatından yıllar sonra bile ilmiyle aydınlatma vazifesini sürdürecektir.


Eserleri

1- Pınar Yolu.
2- Enel Aşk (Şiirler), İzmir 1955.
3- Aşk Risalesi (Şiirler), Aydın 1959.
4- Hacı Bektaş’ta Pirevi ve Diğer Ziyaret Yerleri, İzmir 1964.
5- Alevilik Bektaşilik Nedir?, Ankara 1985.
6- Hacı Bektaş Veli Velayetnamesi, Aydın 1986.
7- Firdevsi Rumi (Manzum Hacı Bektaş Veli Velayetnamesi), Aydın 1986.
8- Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Divanı, İstanbul 1987.
9- Türk Milli Kültüründe ve Kurtuluş Savaşında Bektaşiler, Ankara 1990, Kemalist Atılım Birliği Yayını.
10- Seyit Ali Sultan Velayetnamesi, b.y.
11- Bütün Yönleriyle Bektaşilik-Alevilik, C. I, Hacı Bektaş Veli, Ankara 1990, C. VI, 2003.
12- Veli Baba Menakıpnamesi, İstanbul 1993.
13- Demir Baba Velayetnamesi, İstanbul 1996.
14- Aşıkpaşa-yı Veli Garibname, Çev. Doç. Dr. Bedri Noyan (Dedebaba), Ardıç Yayınları, Ankara, Ağustos 1998.
15- Kuran-ı Kerim Türkçe Şiir, Bedri Noyan, Ardıç Yayınları, Ankara, Şubat 1997.
16- Ali Naci Baykal Dedebaba.


Yazma Hâlinde

1- Türkçe İnsan Adları
2- Asım Kerimi Baba Şiirleri
3- Haydar Cemil Baba


(Kaynak : Ömer Özcan, Dr. Bedri Noyan, Türk Yurdu Dergisi, Şubat 2005, Cilt:25, Sayı:210, s 126-129)
 
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam147
Toplam Ziyaret353168
Köşe Yazıları
Hava Durumu