KUŞADASI HAFIZA MEKANLARI
Her kentin , her ülkenin, her milletin toplumsal hafızayı canlı tutan mekanları, ziyaret yerleri ve ritüelleri vardır. Bayram törenleri, yıldönümleri, şenlikler ve anma törenleri bu hafıza ritüelleri olarak bilinir. “ Pierre Nora”[1] ya göre tarih ve hafıza modern dönemde birbirlerinden ayrılmışlardır. Bizler bir takım imgeleri yani hafıza mekanlarını anıtlar ve uyarlanmış tarihi anlatılar aracılığıyla hatırlar hale geliriz. Hafıza mekanları kalıntılradır ve bir başka dönemin şahitleridir. Hafıza mekânları” anımsadığımız şeyler değil, hafızanın ortaya çıktığı/oluştuğu yerlerdir. Bunlar anıtlar, anma törenleri, mezarlıklar, ulusal marşlar, arşivler, bayramlar, amblemler gibi hafızayı canlı tutan, unutmanın önüne geçen her türlü maddî ve fikrî ortam, ritüel ve materyaldir.
Modernite bir taraftan şehrin sınırlarını parçalarken[2] diğer taraftan sanayileşme, nüfus artışı ve nüfus yoğunluğunun düzensizliği şehri durmadan gelişen, plansız ve kontrolsüz bir hızla büyüyen bir forma sokmuştur. 19. yüzyıldan itibaren yürümenin yerini mekanik hareket biçimlerinin almasıyla yani ulaşım araçlarındaki gelişmeyle birlikte yaşama dair hız anlayışımız dönüşmüş, bakışımız (algı biçimi) hareket kazanmış, ikamet ve seyahat etmek arasındaki ayrım silikleşmiştir. Hız üretimini destekleyen bir başka olgu yapıların kapitalist süreçlere bağlı olarak sürekli yıkılıp yeniden yapılması, böylece şehrin yapı taşları olan mahalle, meydan ve sokakların sürekli değişmesidir. “Hızlı ve sürekli değişim” kavramıyla özetlenebilecek bu üç dinamik belli bir istikrar yani durağanlık gerektiren mekânsal belleğimizi tahrif ederek kültürel hafıza kaybına neden olmuştur.
Türk halk dindarlığının en önemli özelliklerinden biri, belirli mekânları ziyaret etme olgusudur. Bu olgu, Anadolu’da yatır[3], türbe, ocak, evliya, dede, baba vb. isimlerle anılan ve halk tarafından kutsal mekânlar olarak görülen yerlere gitme davranışını içermektedir. Ziyaret inancının arka planında İslam öncesi Türk inanç ve kültürünün izlerini görmek mümkündür. Ayrıca bu inanç ve uygulamaların Türk tasavvuf kültürüyle birleştirilerek farklı bir boyut ve anlam kazandığı görülmektedir. Toplumlar, varlıklarının korunması ve devamlılığı için bireysel ve onun beslendiği kolektif kimliği önemli bir araç olarak görmüşlerdir. Bu bağlamda ziyaret mekânları, kültürel belleğin diri tutulduğu yerler olarak değerlendirilebilir. Toplumsal hafıza, kültürel/kolektif bellek veya sosyal bellek, toplumu oluşturan ve etkileyen birçok unsuru bünyesinde barındıran hatırlama ve var olma alanıdır. Önceki kuşaktan aktarılan kolektif bilgi, sonraki nesil için kültürel kimliği yeniden yapılandırır. Böylece kültürel bellek geçmişi hatırlamanın yanı sıra kimliği sürdürme gibi işlevleri de üstlenir ve geçmişi yeniden yaratma gücüyle kimliğin bugüne doğru bir şekilde aktarılması işlevini yerine getirir.
Bütün bu açıklama ve izahatlardan da anlaşıldığı gibi “ Hafıza Mekanları” bir kentin veya toplumun kültürel kodlarının yaşatıldığı, aidiyet kimliklerinin oluştuğu, toplumu meydan getiren bireylerin kolektif yaşama biçimlerine alıştığı gibi çok sayıda özellikleri olan yerlerdir. Kuşadası ne yazık ki 1965 lerden sonra başlayan Turizm başkenti olma olgusu ile büyük bir tahribata uğrayan kent haline gelmştir. Sadece mimari yapılarını, geleneksel mesleklerini, mezarlıklarını değil, kültürel hafıza mekanlarını da kaybetmiştir. Kaybedilen Kuşadası hafıza mekanlarından en önemlileri ise mimari yönden “ geleneksel tek veya iki katlı yüksek duvarlı, taşlık merkezli veya sofalı içlerinde mutlaka geniş avluları bulunan evlerdir. “ Bu evlerin yerini çok katlı, kutu şeklinde 100-150 m2 ye sığdırılan evler almış ve hatta siteler adını verdiğimiz içinde bir köy nüfusundan fazla insan yaşayan binalar kompleks almıştır. Kültürel hafıza kayıplarımız ise ; “ mahalle ve komşuluk ilişkileri büyük ölçüde tahrip olmuş, mahallelerimizdeki türbelerimiz, yatırlarımız üzerine ya beton binalar inşa edilmiş veya bakımsızlıktan harap şekillerde metruk binalar olarak bırakılmışlardır. “ Çok az sayıda kalan Türk mahallelerimizde süratle yok olma yolunda ilerlemektedir.
Ünlü Türk seyyahı Evliya Çelebinin ziyareti sırasında sur içinde üç, sur dışında altı, toplam dokuz mahalleden oluşan Kuşadası şehri , turizmin gelişmesiyle süratle büyümeye ve betonlaşmaya başlamış, göç büyük boyutlara ulaşmış ve bugünlerde hayli geniş bir alanda 25 mahalleye ulaşmıştır. Tarihi geçmişimizi ve kültürel kodlarımızı bize hatırlatacak ve toplumsal hafızamızı canlı tutacak sadece “ 2 tarihi mahallemiz, 5 camimiz, 7 türbemiz, 1 köprümüz, 1 kervansarayımız, 1 kalemiz, 1 tarihi mezarlığımız ve sadece 90 adet tarihi evimiz “ mevcuttur. Gerekli tedbirleri almaz, betonlaşmayı durdurmaz, göç olgusuna fren koymaz ve bu vurdun duymazlık içinde devam edersek, çok değil 50 yıl sonra gelecek kuşaklara tek bir hafıza mekanı bırakma imkanımız olmayacaktır.
Resimler : Fotoğraf Sanatçısı Hayri GÜRGÜN
[1] Şükela, Hafıza Mekanları, Ekşi Sözlük
[2] Semih Evciman, Hafıza mekanlarının ve Hafıza Bireylerinin Ardalığı ve Hafıza Kimliğinin Sürekliliği , Ege Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 3 sayı 1, İzmir Ocak 2022, s 1-33
[3] Muammer Ak, Kültürel Kimlik ve Toplumsal Hafıza Mekanları Olarak Ziyaret Yerleri, Turkish Sudies, Yıl 2018, Cilt 13, sayı 3, S 13-25