• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Site Menüsü
Site Haritası

Tarihte Kuşadası Osmanlı Milletleri




KUŞADASI OSMANLI TEBASI




 


*Mahmut ÖKÇESİZ



 
Çok renkli bir geçmişi ve derin bir tarihe sahip olan Kuşadası kentinde Osmanlı döneminde dört toplum bir arada sulh ve huzur içinde yaşamaktaydı. “Türk-İslam, Ermeni, Rum ve Musevi cemaatleri “ kentin değişik mahallelerinde birbirlerinden ayrı olarak yaşarlardı. Sur içi dediğimiz “kale içinde” Türk-İslam cemaati yer alır, sur dışında ise Kervansarayın arkasında “Ermeniler”, papaz hamamı ve kese dağı eteklerinde “Rumlar” ve “Hanım Cami” bölgesinde ise “Yahudiler” iskân edilmişlerdi. “ Müslümanların beş camisi ve altı mescidi, Ermenilerin bir kilisesi,  Rumların büyük bir katedrali ve bir kilisesi, Musevilerin ise bir sinavisi (havrası) “ vardı. Bu binaların ait oldukları toplumlar tarafından kurulan ve akarlarıyla beraber işletilen “ Vakıfları [1] vardı. Örneğin Müslümanların “ Öküz Mehmet Paşa Vakfı”, ve Ermenilerin “ Kilise Vakfı “sadece iki örnektir.


Günümüze kadar ulaşan Osmanlı dönemi tarihi camilerinden bugün sadece beş tanesi ayaktadır. Altı mescidin isimleri bilinmesine karşın binaları maalesef kaybolmuştur. Rum katedralinin ise sadece bir duvarı kalmış ve büyük bir kısmı 1. Dünya savaşı sırasında yabancı gemiler tarafından bombalanmıştır. Kaynaklarda ve Kuşadası yerli ahalisi tarafından “yanıklık mevkii “diye bilinmektedir. Ermeni kilisesi ve Yahudi havra binalarının yerleri ise sadece tahmin edilmektedir. Bu mabetlerin kalıntıları bugüne kadar tespit edilememiş ve maalesef araştırılmamıştır. Cumhurbaşkanlığı devlet arşivlerinde Kuşadası gayr-i Müslüm ahalisi olan “Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler” hakkında çok sayıda belgeler bulunmaktadır.
Örneğin ; Arşivlerde “ Kuşadası sinavisinin tamiri[2]”  adlı ilginç bir belgeye rastladık. Fi Eylül 1213 / Eylül-Ekim 1799 tarihli belgede, dönemin padişahı III. Selim “İstanbul Kuzguncuk, Balat, Manisa, İne (Kuşadası)[3] ve Rusçuk” yetkililerine gönderdiği fermanda “Yahudi milletine ait Sinavilerin (havraların)” harap halde olduklarından, tamire muhtaç durumda bulunduklarının öğrenildiği ve bunların onarılması için emir verildiği anlatılmaktadır. Bu havralar tamir edilirken Yahudi milletinin rencide edilmemesi ve hiçbir surette para talep edilmemesi istenmektedir. Bu da Yahudilerin Osmanlı tebaası olarak devletin  hoşgörüsü ile dini mabedleri tamir edilmektedir. Kuşadası’ndaki Musevi milletine mensup kişi sayısı 130-140 civarındadır ve evleri havra (sinagog) etrafında kümelenmiştir.


Kuşadası Rumları ise;  1660-61 yılından itibaren Kuşadası’na yerleşmeye başlamışlar ve 1745-50 yıllarından itibaren de sürekli nüfusları artarak ikinci büyük Kuşadası cemaati olmuşlardır. Kuşadası Rumları  Osmanlı idarecilerinden izin alarak surların dışında “Rum-Ortodoks Mahallesi” oluşturmaya başladılar. 1745 yılında Girit Hanya’nın Osmanlı tarafından zapt edilmesine nazire olarak Kuşadası’nda bir Rum-Ortodoks mahallesine “Hanya” adı verilmiştir. Hanya mahallesinin kurulduğu yere Türkler Kese dağı, Rumlar Elias dağı demişlerdir. Daha sonra bu mahalle 19.yy. da “Dimyat mahallesi[4] adını almıştır. Rumların 18. yy ilk yarısında Kuşadası ve çevresinde çoğalmalarının ve şehrin Türk-İslam milletinden sonra sayıca ikinci millet olmasının çeşitli nedenleri vardır. Bunlardan ilki ve en önemlisi “şehrin limanının sunduğu ticaret imkanları ve beraberinde getirdiği zenginliktir”. Adalar denizinde bulunan “ Sisam, Sakız, İstanköy  başta olmak üzere “ kayalık ve verimsiz arazilerle tarım yapmaya elverişsiz toprakların olduğu adalardaki Osmanlı  vatandaşı  Rum ahali “ Kuşadası’na yerleşmeye başlamıştır. Rum nüfusun sayısı  1821 Mora isyanından sonra yerli Rumların , Sisam’dan gelen korsan Rumlara yataklık yapmaları sonucunda azalmaya başlamış ve kese dağındaki evlerini terk ederek  Söke taraflarına ve Sisam adalarına kaçmışlardır. Bu evlerin bir kısmı  daha sonra dönemin “ Kuşadası muhafızı  İlyaszade İlyas Ağa”  tarafından satın alınmıştır. Balkan göçlerinden önce Kuşadası Rum nüfusu, Türk-İslam nüfusunun önüne geçmiş ve kısa bir süreliğine en fazla kalabalık toplum olmuştur. Bu dönmede “ Rum nüfusu  3800,”  Türk nüfusu ise 3400 civarındadır. Türk-İslam toplumu anca Balkan göçleri ve 1.Cihan harbinden sonra Kuşadası Rumlarının kentimizi terk etmeleriyle tekrar en kalabalık toplum haline gelebilmiştir.


Ermeni cemaatinin “ Kuşadası’na yerleşmesi hakkında resmi kayıt yoktur ancak 17. Yüzyıl sonlarında yerleştikleri tahmin edilmektedir. Genellikle tüccar olarak limanla bağlantılı çalışan, 19. Yüzyılda pamuk işleri ile ilgilenen Ermenilerin sayısı genellikle 150-200 kişi civarındadır. Kuşadası’nda bulunan  Avrupalı devletlerin konsolosluklarında / konsolosluk şubelerinde  genellikle “ Ermeni tercümanlar” göre yaparlar ve liman çevresinde büroları bulunurdu. “ Kuşadası  Ticaret Borsası “ görevin yapan Kuşadası kervansarayında ise yine “ Ermeni simsarların “ odaları bulunmaktaydı.


Kuşadası’nın  dört toplumdan oluşan renkli mozaiği 1821 Mora isyanından sonra bozulmaya ve etnik toplumlar Kuşadası kentini terk etmeye başladılar. II. Mahmut döneminde başlayan bu isyan sırasında devlet otoritesinin olmayışı, ordunun lağvedilişi ve yeni bir ordu kurma çalışmaları  azınlıklardan önce Rumların ihanet etmeleri ile “bozulan kamu düzeni “ had safhaya ulaştı. Sisam’dan gelen Rum çetelerinin baskınları Kuşadası’nın “ Eşkıyanın gölgesinde yaşayan bir kaza “ olarak Batı Anadolu’da tanınmasına yol açtı. İzmir limanın aşırı büyümesi ve birinci derecede ihracat-ithalat limanı olması ve Kuşadası limanın gözden düşmesi de bu durumu tetikledi.


19. yüzyıl Osmanlı coğrafyasında, Anadolu’ya çok yakın olan Midilli, Sakız ve Sisam adalarından Yunanistan tarafından desteklenen Rum eşkıya sık sık Anadolu sahillerine çıkarak yağma, soygun, kaçakçılık ve katliam yapmışlardır. Rum kökenli eşkıya eylemlerinde yerli ahaliden yardım almış, yerli Rumların[5] bölgeyi ve para kaynaklarını tanıyor olmaları da işlerini kolaylaştırmıştır. Rum eşkıyanın Aydın Sancağı ’na girdiği yer Sisam adası üzerinden Kuşadası sahilleridir ve bölgenin ormanlık olması saklanmak için ortamı elverişli kılmıştır. Rum eşkıya düzeni bozan hareketlerinde bu çevrede bulunan Çanlı (günümüzde Güzel Çamlı) gibi Rum köylerinden sıkça destek almışlardır . 1856 yılında başlayan ve 1866 yılında biten İzmir-Aydın Demiryolu ise azınlıkların Kuşadası’nı terk etmesinin en önemli nedenlerinin başında gelmektedir. Zira İzmir-Aydın demiryolunu yapan “ İngiliz Demiryolu Kumpanyası” Aysuluk’tan (Selçuk ) Kuşadası’na bir demiryolu hattı yapılmasına müsaade etmemiştir.


19. yüzyılın ikinci çeyreğine ait bir belgede Kuşadası kazasında [1]İslam mahalleleri ve 1 Rum mahallesinin dışında Yahudi ve Ermenilere ait mahallelerde görülmektedir. Kuşadası’nın toplam nüfusuna oranla  bu mahallelerde yaşayan gayr-i Müslümlerin nüfusu toplam nüfus  oranının % 27 sini oluşturuyordu. Bu nüfusun % 24 ünü Rumlar, % 2 sini Yahudiler ve % 1 ini Ermeniler ’den müteşekkildi.19. yüzyılın sonuna kadar Müslüman nüfus oranı azalarak % 74 den , % 54 e düşmüştür. Rum nüfusu ise % 24 den , % 39 a çıkarak ikinci büyük toplumu oluşturmuştur.







Önce Yahudiler Kuşadası’nı terk ettiler. Tire ve İzmir çevresine yerleşen, İzmir-Aydın demiryolu hattının geçtiği yerlerde yerleşen Yahudi nüfusu, Ermeniler takip etti.  Kuşadası’ndaki Rum zorbalığı ve limanın giderek önemini kaybetmesi azınlıkların şehri terk etmesini hızlandırdı. Balkan göçleri esnasında Rumlar Sisam, sakız, İstanköy gibi yakın adalara ve İzmir-Söke- Aydın taraflarına doğru kaçmaya ve oralara yerleşmeye başladılar. Pamuk tarlalarını yabancılar adına satın alarak büyük pamuk çiftlikleri  ve çırçır işletmeleri kurdular. Kuşadası’nı  7 Eylül 1922 tarihinde  Türk ordusunun kenti kurtarmasından  hemen önce   son kalan Rumlarda kayıklara ve gemilere binerek terk etmişlerdir.
 




*Mahmut Ökçesiz. Yerel Tarihçi , Kuşadası Kültürel ve Tarihi Mirası Koruma Derneği Başkanı

[1]
Adnan Torun-Gülseren Karaderili , 1848-1910 Dönemi  Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivindeki Kuşadası Tapu Kayıtları, Kuşadası’nın Banisi Öküz Mehmet Paşa, İzmir 2019, Tibyan Yayınları, s 199-224

[2] BOA CADL 15. 968 001.001. Eylül 1213 / Eylül-Ekim 1799

[3] Hasancan Eralaca-Mahmut Ökçesiz, Kuşadası Yahudileri ve Sinavisi, Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Kuşadası Tarihinden Kesitler, Ekim 2020, İzmir Tibyan Yayıncılık, s 69

[4] Sedat Onar, Aziz Yorgo Katedrali, Kuyeta Yerel Tarih Dergisi, Kuşadası Ekim 2010, s 12

[5] Cihan özgün-Aysun Sarıbey Haykıran , Osmanlı İmparatorluğunun Son Zamanlarında  Eşkiyanın Gölgesinde Bir Kaza Kuşadası, Ege Üniversitesi Tarih İncelemeri Dergisi, İzmir Kasım 2012, sayı 4, S 277-292

[6] Serap Tabak, Kuşadası Kazasının 1909-1914 Arası Sosyal ve Ekonomik Yapısı, Ege Üniversitesi Tarih İncelemeleri Dergisi, İzmir Aralık 2010, Sayı 2, s 527-546


Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam183
Toplam Ziyaret349548
Köşe Yazıları
Hava Durumu