BALIKÇI EVLİYA DEĞİL CAMİ HATİBİDİR.
Kuşadası Küçük Ada kalesi içerisinde hem Osmanlı döneminde, hem de İtalyan işgali sırasında defin yapıldığını kayıtlardan bilmekteyiz. Osmanlı döneminde burada işledikleri suçların cezasını çekerken ölen “ kalebend-cezirebend “ mahkûmlar, kale erleri, kalede görevli hizmet personeli ve vb. insanlar kale içindeki uygun bir yere defnedilmişlerdir. Ayrıca; İtalyan işgali sırasında az sayıda da olsa birkaç İtalyan askerinin buraya gömüldüğü de söylenmektedir. Küçük Ada kalesinin ilk yapılan iç kale (gözetleme kulesi) merdivenlerinin önünde olduğunu Kuşadalı 80-90 yaşlarındaki sakinlerinin söylediği bir mezar var. Bu mezar yapılan restorasyonlarda sürekli yer değiştirmiş ve bugün burcun arkasında ve huruç kapısı yönünde kalenin orta bölümü bir yere taşınmıştır. Bu mezarda uyduruk ve İslami usullere uygun olmayan bir şekilde düzenlenmiş ve bir şahide eklenmiştir.
Bugüne kadar yapılan restorasyonlarda kale ehil ellere teslim edilmediğinden, kalede yapılan işler tam kontrol edilerek teslim alınmadığından ve her şeyden önce restorasyonlarda çok iyi derecede “ Osmanlıca “ bilen sanat tarihçileri görevlendirilmediğinden bilimsel olmayan safsatalar ve şehir efsaneleri üretilmiş, bir süre sonrada bu şehir efsaneleri Kuşadası sakinleri tarafından kulaktan-kulağa anlatılarak yaygınlık kazanmıştır. Daha sonra bu efsanelerin yanlış olduğu anlaşılmasına rağmen bir türlü yanlıştan dönülmemekte ve yanlışı sürdürme konusunda ısrar edilmektedir. Anlatılan ve inanılan şehir efsanesi şöyledir.
“ Efsaneye göre bir zamanlar Küçük Ada kalesi içinde bir evliya yaşarmış. Bu evliya bir pir-i fani yani mübarek bir zatmış. Kuşadası’nda yaşayan yerli Rum ve Müslüman balıkçılar balığa çıkmadan önce bu mübareği ziyaret ederler, fırtınasız, kazasız ve bereketli bir balık avı için dua isterlermiş. Balık avından ağları ve tekneleri balık dolu olarak dönen balıkçılar teşekkür etmek ve şükranlarını bu evliyaya iletmek için bir kova balık ve bir şişe şarap sunarlarmış. Bu bir müddet böyle devam etmiş ve günün birinde bu evliya ölmüş. Ölümünden sonra mezarı bir ziyaret merkezi olmuş, sadece balıkçılar değil evlenmek isteyen genç kızlar, çaresiz hastalığına derman arayan biçareler başta olmak üzere dert sahipleri buraya gelir, şarap sunar ve dileklerinin kabul olması için mezarın yakınındaki ağaçlara çaput bağlarlarmış. Böylece BALIKÇI EVLİYA adlı bir şehir efsanesi Küçük Ada kalesi içinde ortaya çıkmış “.
İşte böylece birinin uydurduğu ve insanları batıl inançlar ile aldatmaya yani hurafeye yönelik bir masal ortaya çıkmış. Bu masalın-efsanenin her tarafı yanlış. Birincisi; bir Müslüman pirine yani Evliyaya şarap testisi getirilmez ve sunulmaz. Zaten bu testi şarabı kabul eden pir-i fani olamaz. İkincisi; mezarın kıble yönünde olması gerekirdi ve şahidenin yani baş taşının kıble yönünde dikilmesi şarttır. Üçüncüsü ve en önemlisi ise; Osmanlıca kitabe metninde mezarda yatan merhumun kim olduğu açıkça yazılıdır. Osmanlıca bilen biri bu kitabeyi okuyunca gerçeği hemen anlar. İşte kitabenin Osmanlıca transkripsiyonu ve günümüz Türkçesine göre anlamı aşağıda yazılıdır.
Hüvelbaki
İbret-i al eden cihandan kalem-i dehri itibar
Çünkü ol mekkaredir hem gaddar hem bi-vefa
Çünkü el-hak daima devran eyler aksiyle
Alemin ikbalini mühr-ü anda eyleyeler ibka
Cami kebir hatibi Hacı Seyyid Mustafa
Mecma-i hitabla mahşur ede anı Huda
Kuşadası kemerinde hatip iken bir zaman
Merg-i ruhu alem-i ervaha uçdu haliyle
Olmuştu mesleğin pak-i tarik-i halidi
Halledallahu ala ravza-i bi-cennet ’ul ulema
Can çekerken geldi rızvan söyledi tarihi
Cennet-i valaya gitti Hacı Seyyid Mustafa
Merhum ve mağfur Hacı Mustafa Efendi
Ruhu için Allah ’ul Fatiha
Sene 15 Muharrem 1265 /15 Nisan 1849
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Sonsuz olan Allah’tır
Devrinin geçerli mesleği ile bu dünyadan giden
Çünkü o yük hem insafsız hem de vefasızdır
Çünkü her şey aslına döner
Zamanı gelince ruhu teslim ederler
Cami kebir hatibi Hacı Seyyid Mustafa
Allah onu hitap ettiği meydanda dirilte
Bir zamanlar Kuşadası su kemerinde hatip iken
Ruhu ruhlar âlemine uçtu şimdi
Mesleğinin doruğundaydı
Allah onu alimler cennetinin bahçesi yapsın
Can çekişirken ölüm meleği söyledi tarihi
Cennetin en üst katına gitti Hacı Seyyid Mustafa
Kendisine rahmet edilen ve affedilen Hacı Mustafa Efendi
Ruhu için Allah rızası için Fatiha
Yıl 15 Ocak 1849
Yukarıda okuduğunuz günümüz Türkçesindeki açık ve sarih ifadelerden de anlaşılacağı gibi Osmanlı’nın hüküm sürdüğü 19 asrın ikinci yarısına yakın bir tarihte-15 Ocak 1849- ölen Kuşadası Su Kemerindeki camide veya mescitte hatiplik görevinde bulunan Hacı Seyyid Mustafa’ya ait bir “ şahide-baş taşı” buraya bilinmeyen sebeple getirilmiş ve bu taşın kitabesine bakılmadan, okunmadan böyle bir safsata yani uydurma bir şehir efsanesi üretilmiştir. 2013 yılında başlayan ve 2015 yılı Eylül ayında biten son restorasyondan önce dönemin Kuşadası Belediyesi yetkililerine bizzat başvurarak bunun yanlış olduğunu söyledik. Bu taşın tercümesini “ Kuşadası Yerel Tarih Dergisi” nde yayınladık. Buna ilaveten dönemin başkan danışmanı vasıtasıyla belediye başkanı zat-ı muhtereme bu yanlışın ortadan kaldırılmasını arz ettik. Gelen cevapta bu duruma hiç dokunulmamasını ve halkın inancını bozmanın hadsizlik olacağı söylendi. Ne diyelim seçilmiş ve atanmış büyüklerimiz bizden daha iyi bilirler elbet(!). Tarihi gerçek ortada ve tokat gibi bazen yüzümüze çarpmakta ancak bazı gafiller hala yanlışlarında ısrar etmektedirler.